Valery şiir tercüme edilemez der , tercüme şiirlerin başka bir şeye dönüştüğünü ifade eder. Uzun bir süre bu düşünceye karşıydım , ta ki Ginsbergin çevirilerini okuyana kadar.
Bir şiir kitabı ancak bu kadar kötü bir çeviriyle yayınlanır. Editörler neyi ölçü aldılar doğru büyük şaşkınlık içerisindeyim.
Şiir sanatların en zarifi , bana göre şiiri en iyi çevirecek olan o dilde yazan başka bir şairdir.
Halit Aslan
Gingsberg in adeta çekiç ve murç ile beton ve kil üzerine kazidigi toplumu ve dünyayı özetledigi manifesto niteliğindeki şiirinden ismini alan kitap.
Diğer şiirler de fena değildi.
gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla açlıktan geberdiğini,
zenci sokakların şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken,
gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan melek kafalı hipsterler,
yoksulluk ve paçavralar ve sahte gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken jazzı seyredenler,
Yaradan’ın cennetinde zihinleri apaçık olanlar aydınlatılmış ucuz çatı katlarında ve yeraltlarında Muhammed’in dolaşaduran meleklerini görenler,
Arkansas ve Blake-ışığı trajedisi arasından parlak ifadesiz halüsinatif gözlerle bilgi savaşının üniversitelerinden geçip gidenler,
akademilerden delilik ve ahlaksızlığa düzdükleri methiyeleri kafatası üzerindeki pencerelerde yayınladıkları için tekmeyi yiyenler,
parasını çöp sepetlerinde yakarak ve dehşeti duvardan dinleyerek tıraşsız odalarda don gömlek sinenler,
Jess Mariano ve Rory Gilmore'un aralarındaki ilk kıvılcımı oluşturan kitap olması vesilesiyle alıp okudum Uluma'yı.
Normalde ne şiir okumayı severim ne de Beat kuşağı şiirlerine ilgim vardır. Dolayısıyla okurken -özellikle kitaba adını veren Uluma şiirini- çok karanlık buldum, içim daraldı. İlk dönem şiirlerini ve Org İçin Müzik adlı şiirini daha keyifle okudum.
Jess, look what you made me do!