"Görmüyor musun ki gözlerim, sevgilim yanımda içim neşe ve huzurla parıl parıl parlamaktadır. Ama bunun sebebini başka bir şeye yükleme. Kandil gözlerin bu kadar parlak olmaklığı ancak senin sen yeryüzünde parlayan aksi heryerden görülen en güzel bir ışıksın. Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğine dikkat eylediğin var mıdır? Senin bayıltan gözlerin gibi gözleri, dünyanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin kendinde olan inceliği görmekten âciz ise sana ben haber vereyim. Senin gibi baştan ayağa kadar ince dal gibi bir güzeli dünyanın hiç bir tarafında haber veremediler. Zira Allah dahi öyle bir beden daha yaratmadı. Bizim seni izlerken nasıl etkilendiğimizi sormuyor musun? Biz senin kaşların ve gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira alemin kanına ve canına kasıtla, gah senin baygın gözlerin kelepçe vurmuş ve gah ebruyı zalimin dahi keman çekmiştir. Doğrusu sen bizim böyle üzgün üzgün ah edişlerimizden ve ağlayarak yalvarışda bulunmamızdan büyük tad alıyorsun. Ancak cayır cayır yanan göğsümüzden çıkan dumanı her dem başımızı bürümekte olup bu kalbimizi yaran doğal kokusu için bir öd ağacı gibi nice bir ateşler üzerinde yanıp kalalım. Senin derd-i aşkınla hastalandım. Döseklere döşendim, işte hayatımın geri kalanından da ümit kalmadı. Eğer tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını dudaklarım üzerine koyarsan sonsuz hayatı bulurum. Yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim..."
İMKANSIZ AŞK
falcı kadın yalan söylüyor yalan
bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız
nasıl mümkün değilse
yıldızları toplamak gökyüzünden
öylesine imkansız bir şey aşkımız
Sevgilerimizi söyleyemez olduk
Göremez olduk nice güzellikleri
Yalanı öğrendik
Utanmayı öğrendik
İnandık sonraları
Bütün yaratıklardan üstün olduğumuza
Büyük zekamız
Önce kafesi,zinciri,zulmü icat etti;
İyilik güzellik ve doğruluk adına
Hiçbir şey kalmadı inandığımız
Aradan bin yıllar geçip
Atom parçalanıncaya kadar
Zaten paramparça olmuştu insanlığımız