"Yine O’nun kanıtlarındandır ki, korku ve ümit vermek üzere size şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından yeryüzünü onunla canlandırıyor.
Gerçekten bunda, aklını kullanan kimseler için ibretler vardır."
Rûm/24
24. “Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.”
Avrupalı aydınlar yazdıkları eserlerde Türk korkusunu azaltmak için uğraştılar. Erasmus bu konuda "Osmanlı İmparatorluğu'nun büyüklüğü insanları korkutmamalıdır. Roma ve Büyük İskender'in imparatorlukları da çok büyüktü ve ye nilmez oldukları sanılırdı. Halbuki bugün yoklar. Yıkılıp gittiler" demektedir.
Avrupalı aydınlar, bütün Hristiyanlar gibi koyu bir Türk düşmanıydılar. Birçok Avrupalı aydın Osmanlı İmparator luğu'nu nasıl yıkmak gerektiğine dair eserler kaleme almışlardı. Bunun yanı sıra aydınların eserlerinde Osmanlı idare tarzı örnek olarak da gösterilir. 16. yüzyılda Avrupa'da mutlakıyetçiliğin teorisyenlerinden Jean Bodin ve benzeri düşünürler Osmanlı İmparatorluğu'nun ideal bir siyasi sistemin örneği olduğunu söylüyorlardı. Giovio, Frense-Caneye, Busbecq gibi yazar ve düşünürler de Osmanlı askeri ve idari sistemini eserlerinde överler.
Osmanlılar yaydıkları korku yanında bazı Hristiyanlar içinse "ümit" anlamı taşıyorlardı. Vergi yükünden ezilen veya dini anlayışını tam olarak yaşayamayan bazı Hristiyanlar, krallık ve prenslik idaresi altında olmaktansa Türk idaresinde yaşamayı tercih ediyorlardı.
Dua için önemli zamanlar kollanmalıdır. Yıl içinde Arefe günleri, aylardan Ramazan, Kadir gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesi, Cuma günleri, gece içindeki seher vakitleri önemli zaman dilimleridir.
Ezanla kamet arasında, namazların ardından yapılan dualar ile oruçlunun dilekleri geri çevrilmez.
Kıbleye yönelip kolları kaldırarak dua etmeli, fısıltı ile yüksek ses arası bir kararda alçak sesle yakarışta bulunmalıyız. Duada süslü ifadeler kullanılmamalıdır. En güzel dualar Kur’an ve Peygamberimizin hadislerinde yer almaktadır. Öncelikle bu dualardan istifade edilmelidir.
Mümin duasında yakarış, huşû, ümit ve korku halinde olmalı, Yüce Allah’ın duaya karşılık vereceğine kesin olarak inanmalı, samimi olmalıdır. Duada ısrarlı olmak ve dileğini üç kez tekrarlamak uygun olur. Duaya Yüce Allah’ın adıyla başlanmalıdır. Peygamberimiz duaya daima “Sübhâne rabbiye’l-‘aliyyi’l-a‘le’l-vehhâb” ifadesiyle başlardı. Öncesinde hamd ve salavatı şerife unutulmamalıdır.
Duanın özü ve karşılık bulmasının temel şartı, tövbe olmalı ve üzerimizdeki kul hak-larını ödemeliyiz. Duamızda bütün içten-liğimizle Allah’a yönelmeliyiz.
Oldu ser-mâye-i hayret bana bîm ü ümmid
Bilemem eyleyecek girye midir hande midir
Korku ve ümit arasında kalmaktan hayret, şaşkınlık içindeyim,
Bilemem son nefeste ağlaacak mı güldürecek mi beni?
Nâbî
İkinci edep ise geceden karnını tıka basa yiyecekle doldurmamak, ak sine bir miktar yemektir. Çünkü "Ådemoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır. Kişi gecenin ilk saatlerinde karnını iyice doyurursa ge- cenin kalan kısmında kendisine bir faydası dokunmaz. Seher vakti karnını İyice doyurursa öğle vaktine kadar kendisine bir faydası dokunmaz. Çünkü böyle yapmak kişiye tembellik ve gevşeklik verir. Sonra da oruçtan amaç- lanan şey elden kaçar. Çünkü oruçludan istenen şey açlığı tatması ve arzu duyduğu şeyleri terk etmesidir. Kuşkusuz insan, sahip olduğu arzusunu diz- ginleme kuvveti sayesinde hayvanların mertebesinden yukarıda ve sürek li arzuların kendisini istila etmesi sebebiyle meleklerin rütbesinden aşağı dadır. İnsan arzularına yenik düşerse hayvanlar ondan daha mazur sayılır. Çünkü hayvanın arzusunu yenecek bir gücü yoktur. Oysa insanın bu gü cü vardır. Eğer insan arzularını yenerse meleklerden daha yüce bir konuma çıkar. Çünkü meleklerin bu hususta bir engeli olmadığı halde insanla rın birçok engeli vardır.
Båtındaki edebe gelince, bu da kalbin iftar arında orucunun kabul edilip edilmediği hakkında korku ile ümit arasında gidip gelmesidir.
Yusuf Suresi, Peygamber'in (sav) en büyük dayanağı olan iki insanın, Hatice (r.anha) ve Ebu Talip'in vefat ettiği yıl olan hüzün senesinde nazil olmuştur. Akabinde Mirac vuku bulmuş ve hicret gerçekleşmiştir. Kendi akrabaları tarafindan muhasara altına alınan, uygulanan sosyal ve ekonomik boykot nedeniyle açlk ve korku içinde yaşayan Müslümanlar, Peygamberimizden kendilerine teselli ve moral kaynağı olacak bir kıssa anlatmasını istemişler ve bu talep üzerine bu sure nazil olmuș. Surede anlatılan olaylarla Mekke'de kendi soydaşları tarafindan haset, eziyet ve işkenceye uğratılan Müslümanların durumu arasındaki benzerlik, -kıssanın ümit bahşeden sonu dikkate alındığında- müminlerin maneviyatına büyük destek olmuştur.
Geleceğin belki de en iyi cinayet romancılarından birinin kitabı. Ben Dünya Korku Gerilim Poliseye Cinayet hiç okumadım Osman Aysu ve bazen Ahmet Ümit dışında. Ama bu kitap Stephan King seviyesinde. Bir Türk Yazarın böyle güzel kitap yazması beni çok şaşırttı. Kesinlikle yurtdışında yaşıyor dedim kendi kendime. Böyle olmadığını öğrendim. Bu da bana ümit verdi. Kanımı donduran sahneler ve bir Stephen King filmi gibi ters köşe. Ama ne ters köşe...
ArayışÖmer Yıldız · Siyah Beyaz Yayınları · 20243 okunma
Ben bombayım
Çeşitlerim var
El bombasından
Yangın ve tahrip bombasına kadar
Dün atom bombasıydım
Patladım Hiroşima'da, Nagazaki'de
Yüzbinleri canından ettim
Koymadım taş taş üstünde
Tüm dünya ulusları
Selama durdular benim önümde
Sonra Hidrojen bombası oldum
Korku saldım yüreklere
Mantar şeklinde
Kara bulutlar gönderdim göklere
Şimdi de nötron bombasıyım
Bekliyorum tetikte
Birinin yapacağı en ufak bir delilikte
Sokacağım bütün ulusları son bir savaşa
Ve ben nötron bombası
İşte o zaman
Yok edeceğim dünyayı baştan başa
...aralarında kandan fazla akrabalık vardır; acının ve korkunun birleştirdiği müşterek bir manevi aileye mensup olduklarını hissederler, emindirler ki insanlar arasında sabretmesini, beklemesini onlar kadar bilen yoktur.
Küçükler çok benzeşirler: Korku ile acının derinleştirdiği anlayışlı gözler, yaşlarına nispetle ağır tecrübelerin kırıştırdığı ve soldurduğu manalı yüzler, tahammülün düşürdüğü başlar ve ümit...
Muayene odasının kapısına ümitle bakarlar.
Ve muayene odasının kapısı açılır.
Beyaz gömlekli, güçlü kuvvetli adam bir tanesini işaret eder ve yüksek sesle çağırır.
Beklemek azabının bitmesiyle odaya girmek korkusunun başlaması arasında şaşıran hasta çocuk, babasının koluna dayanarak içeriye girerken, dışarıya ısınmış bir ilaç ve bozuk bir kan kokusu çıkar, bekleyenlerin hisli genizlerini hafifçe ürpertir ve renksiz bir badana gibi, görünmeden, uzun koridorun yüksek, çıplak duvarlarına sıvanır.
İman edip salih amel işledikten ve günahları terk ettikten sonra korku ile ümit arasında olup amelinin kabul olmasını ve devamını ümit eden ve Allah'tan son nefeste imanla göçmeyi isteyen dışındakiler aldanmıştır.