Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir
Tamamına Eremeyen Bir Özgürleşme Mücadelesi Olarak İslamcılık
Geleneksel birikime karşı yaratıcılık, ilerlemeye karşı yenilenme, medeniyetçiliğe karşı medenileşme, egemenleşmeye karşı özgürleşme, kökensizliğe karşı fıtrata dayanma, silahların şiddetine karşı sözün gücü, ütopyacılığa karşı umudun diri tutulması...
Reklam
"Umudun gücü yadsınamaz. Solmaya yüz tutan bir çiçeği hayata döndürebileceğini hayat iyi bilirim."
Sayfa 33 - Dorlion YayınlarıKitabı okudu
Goethe 74 yaşındayken, 19’unda bir genç kızı Ulrike’yi sever. ağzından yazdığı, şimdiki ruh halini şaşırtıcı bir biçimde ifade eden aşağıdaki dizeleri koyar. Bu şiir reddedilmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır. Goethe şiiri 5 eylül 1823 yılında Cheb'ten Weimar'a giderken yazmaya başlar, 12 eylül'de yolculuğunun bitmesiyle
Umudun gücü yadsınamaz.Solmaya yüz tutan bir çiçeği hayata döndürebileceğini gayet iyi bilirim.
Sayfa 33 - Dorlion yayınlarıKitabı okudu
"Şimdi oğullarım; siz bu bahçıvanı maddi ölçülerle tanımak istiyorsanız; yanılgıya düşersiniz. Oysa Allah tek, eşsiz ve maddi olmayan bir varlıktır. Maddi sınırlar içinde düşünülemez, anlaşılamaz, biçimlendirilemez. Ona inanır, güvenirsiniz. Bu bir iman meselesidir.” “İyi de Derviş Yunus!.. Benim varlığım madde iken ve duyularım bile maddeye yönelik iken onu maddenin imkanlarıyla bilmek, tanımak istemem neden yersiz olsun?” “Hayır, yersiz değil, bilakis doğru bir arayış oğul!.. Lakin sen onun her yerde ve her şeyde hazır olduğunu fark etmekle yetinmiyor, bir de madde gözüyle görmek istiyorsun. O senin gördüğün her şeyde vardır; bir yaratıcı olarak, bir düzenleyici ve hayat verici olarak. Çünkü o öncesiz ve sonrasızdır; değişmez ve dönüşmezdir; her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir.” “Şu anda benim neyi merak ettiğimi de bilir mi?" “Elbette bilir.” “O halde neden merakımı gidermez?” “O merakı giderecek olan sensin oğlum. Zaman ve mekanı değerlendirerek, sebeplere ve sonuçlara bakarak... Hislere, tecrübelere ve duygulara bakarak... O merak ancak sevgiyle giderilir. Alemde sevgiden büyük bir umut da, sevgiden öte bir korku da yoktur. Sevgiliden korkmak, korkunun en yüksek derecesi, sevgiliden umut etmek umudun en yüksek kertesidir. Sevgilisi olmayan biri, yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibarettir!..”
Reklam
Tarihte düşüncenin davranış üzerindeki zayıflığı ile duyguların gücü konusunda birçok kanıt bulmaları mümkündür. Hepimizde vuku bulan vatan sevgisinde yer alan acı, keder, korku ve umudun payını görebilecekler. Kitabımızın ilk bölümünde verdiğimiz örneklerin haricinde dindar geçinip bir tek ayini bile kaçırmak istemeyen dindar kadınların bazen nasıl bir kız arkadaşının şöhretine göz dikebileceğini; politikacıların insan severlik gösterisi yapıp, garibanların kaba saba evlerini ziyaret etmekten, genelde üstü başı kirli ve her zaman kaba olarak gördükleri yoksul insanlarla iletişim kurmaktan nasıl dehşetle kaçındıklarını görebiliriz
Tekrar gün ışığına çıkan umudun muazzam bir gücü var. İnsan umudu oldukça yaşar ve içinde bir nebze bile umut hissetmiş olsa tüm ihtirasıyla buna tutunur, özellikle de bir sevginin karşılık bulması umudu söz konusuysa…
Sayfa 24 - İTHAKİ YAYINLARI
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun. İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.” “Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Hayat karartılabilir belki bir süre Belki dagların uğultusu kesilebilir Çoban ateşleri söner ses gelmez olur koyaklardan türküler bile susabilir belki tükenebilir güneşin altın testisindeki bengisu Üstelik umudun magması bile soğuyabilir gölgelenebilir umut bile bir an Ve zulmün okları vızıldayarak beynimizi dişleyebilir kör bir testere gibi Ortaçağdan gerilere gider bir ucu zulmün bir ucu bin dokuz yüz yetmiş bir'lerden berilere gelir Ama hayat yine de sürer şahinlerle güvercinlerin gücü yetmez yok etmeye Hayatı sürdürecek sevdalardır çünkü
Dua edip kutlayayım efendim: Karlı kara dağların yıkılmasın! Gölge veren ulu ağacı kesilmesin! Coşkun akan güzel suyun kurumasın! Her şeye gücü yeten Tanrı seni namerde muhtaç etmesin! Akıyla bozuyla atların koştururken tökezlemesin! Vuruştuğunda kara çelik has kılıcın körelmesin! Cenk ederken renkli mızrağın kırılmasın! Aksakallı babanın mekânı cennet olsun! Ak saçlı ananın yeri cennet olsun! Son nefeste halis imandan ayırmasın! Amin diyenler Tanrı'nın cemaline mazhar olsunlar! Ak alnında beş cümle dua ettik. Kabul olsun! Allah'ın verdiği umudun kırılmasın! Bir araya getirsin, gayret versin! Günahlarını adı güzel Muhammed Mustafa'nın Yüzü suyu hürmetine bağışlasın! Ey efendim!
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI ...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan.
Ölülerin yanlarına alabileceği sonsuz çeşitlilikte armağan vardır:müziğin gücü, keşfetmenin heyecanı, umudun ışığı... "
Resim