Çağ..
Zamanların en iyisiydi.. En kötüsü de. Akıl çağıydı, budalalık çağı da. Inanç çağıydı aynı zamanda, ama inkar çağıydı da. Bir taraftan aydınlık, bir taraftan da karanlık bir mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı.. Her şeyimiz vardı, ama hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk. Kısaca o çağ bu devre öyle benziyodu ki, sesi en çok çıkan otoriteler iyisiyle kötüsüyle ikisinin mukayesesinin, sadece üstünlük bağlamında yapılmasında ısrar ediyorlardı.
MU-AZ-ZAM
Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
Reklam
Saati epey ilerlemiş birgünden yazıyorum sana bu kelimeleri. Huzursuz huzursuz tavana baktığım ışığın odayı ne kadar çok aydınlattığı saatler bunlar.Mutluymuş gibi görünmek güldürüyor olsada bazen , senden gelecek bir sözle kuşların içimde kanat çırptığınıda hissedebiliyorum.Ama şuan kararsızlıklar içinde her saniyenin hesabını yapıyorken zulümlerin en zulümünü yaşıyor bu yürek .Koparılan bir et parçası olsa keşke koparılan umudun yerine .Lüzümsüz verilen savaştan yorgun çıkmak yıldırmadı beni. Umutsuzluğun çökünce yüreğime zalimlerin türküsünü dinlerim her gece sana hasret kalmanın kuralıdır bu bende .Hasret kalmak ki en acınası hallerimle sana koşmak eteğinden tutup dur nereye gidiyorsun lan hayalini kurmuşken beynim, kalbim şimdi sırası değil diyor yorgun zamana karşı .Az önce dediğim gibi saati epey ilerlemiş bir günden yazıyorum sana bunları masamda koskoca heybeni sakladım içten pazarlıklı ruhunda var.Saatin sesi vurdu duvara çekilmeliyiz bu yoldan şimdi zamanı değil gülüp eğlenmenin mutlu olmanın dedi adam. Kadın uzattı saçlarını önüne sonrasıysa saçların ardından dökülen gözyaşı oldu ...
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak "en" sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
152 syf.
·
Not rated
Kendini küçük bir hikâyeci olarak tanımlayan bu ismin yazarlığı ve eserleri hakkında fikir belirtmek bile insanın saatlerini, günlerini, aylarını alabilir. O doğuştan yazarlık yeteneğiyle var olan biri. Sait Faik eserlerini kelime oyunlarına kapalı , insanın zihnini yoran bir anlatıya uzak olarak yazdı. Hikâyecimiz teknik olarak sadece içinden gelen sesi dinledi, bütün detayları gerçek bir samimiyetle hissetti ve hissettirmeyi başardı. Sait Faik hikâyelerinde yaşamı ve insanı, bütün çıplaklığıyla, güzelliğiyle, olağanüstülüğüyle yine insana aktardı. Onun hikâyelerini okurken acının, kederin, umudun, sevincin, fukaralığın, insanoğlunun geçirdiği bütün evrelerin, doğanın ve yaşamda var olan her karenin sıcak soluğunu içinde hissediyor insan. Şimdiden bu hikâyeleri okuyup bitirecek bir ömre sahip olmayı diliyorum. Herkese insana insan olduğunu hatırlatan bu hikâyeleri okumasını tavsiye ederim
Şahmerdan
ŞahmerdanSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 20131,851 okunma
Davetiye
Ey Benito Mussolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
Reklam
804 öğeden 651 ile 660 arasındakiler gösteriliyor.