Bir gün genç bir hanım danışanım yüzüme dikkatle bakmaya başladı. "Niçin bakıyorsunuz?" diye sordum. "Ben sizin yüzünüzü birine benzetiyorum," dedi. "Olabilir, bir dönem televizyon programlarına çıkıyordum, ekranlar arasında gezinirken görmüşsünüzdür," dedim. "Siz hiç umut konusuyla ilgili programa çıktınız mı?" Diye sordu. Çok enteresan, Kenan Gürsoy Hoca'nın Düşünce İklimi adında bir televizyon programı vardı, bir kere umutla ilgili orada kırk beş-elli dakika konuşmuştuk. "Evet, TRT de böyle bir programa çıktım," dedim. "Bir gece ben yaşadıklarımdan çok bunalmıştım, yanıma içki şişelerimi aldım, yüzlerce ilaç aldım. İçkileri devirip ilaç alıp intihar edecektim. İlaçları almaya başladım. Kanalları değiştiriyordum, sizin programa denk geldim. İki insan kırk beş dakika umuttan bahsettiler ve bıkmadılar. Ben o gece intihar etmekten vazgeçtim," dedi. Hani Hz. Mevlana'nın sözü var ya, "Sadece susamış dudak su aramaz, su da dudağı arar," diye. Bazen şifa olacak bir söz eğer Cenab-ı Hak onu murat etmişse hiç olmayacak biçimde koskoca kıtayı, denizleri aşarak olmadık bir yerde bir insanı bulabiliyor. Dolayısıyla hiçbir insandan, hiçbir şarttan, zamandan ümidi kesmemek lazım.