Bu kimin duruşu, bu sizin en gülmediğiniz saatlerde
Her cümlede iki tek göz, bu kimin
Ya da kim korkuttu bu kadar sizi
Bu nasıl sevişmek, üstelik bu kadar hızlı
Ya da tam tersine
Boş vermek öperken, severken boş vermek sevmelere
Sulardan ürpermek gibi dokununca,
Ya da ben kimi sarmışım böyle kollarımla
Kime söz vermişim, biraz da unutmak
Bu kimin durusu, bu sizin en gülmediğiniz saatlerde
Her cümlede iki tek göz, bu kimin
Ya da kim korkuttu bu kadar sizi
Bu nasıl sevişmek, üstelik bu kadar hızlı
Ya da tam tersine
Boş vermek öperken, severken boş vermek sevmelere
Sulardan ürpermek gibi dokununca,
Ya da ben kimi sarmışım böyle kollarımla
Kime söz vermişim, biraz da unutmak gibi
Denir mi, ama hiç denir mi, iş edinmişim ben
İş edinmişim öyle kimsesizliği
Kendimi saymazsam — hem niye sayacakmışım kendimi —
Çünkü herkese bağlı, çünkü bir yığın ölüden gelen kendimi
Konuşmak? konuşuyorum, alışmak? evet alışıyorum da
Süresiz, dıştan ve yaşamsız resimler gibi.
...
"...Diyeceğim, Umutsuzlar Parkı, şairi için olduğu kadar yazınımız için de önemli bir denemedir. Çünkü Cansever bu eserle, — şair Kemal Özer’in de söylediği gibi —, «öteden beri eksikliği duyulan bir şeyi, uzun soluklu büyük şiiri deniyor. Çünkü Cansever bu eserle, <düşünceyi örtmek alışkanlığı yerine, onu açığa çıkarıp, şiirsel mutluluğa bu yoldan varmağı> deniyor. Çünkü Cansever bu eserle, çevresiyle çelişmeye düşen günümüz aydınının ilinç durumunu anlatmağı deniyor. Doğrusu, yer yer de üstesinden geliyor bu zor işin;
«yeni ve güzel parçalar» (İkinci Bölüm’deki II, IV, Üçüncü Bölüm’deki II, III, VII, XII, IX sayılı şiirler gibi) okutuyor bize. Ama, «bütün ve bireşim» olarak istenen olgunluk ve yeterliğe varamıyor. Hattâ, yalnız bu yönden Yerçekimli Karanfil’den de geride kalıyor."