ey kanımda tefler çalan mevsimle gelen
sesimi çakallarla boğan gece
hüznüme vur acımı soy
beni de kuşat
boris karlof kadar masum yüzümü
karanlığınla frenkeştaynla
çünkü artık büyütmeliyim içimde nefreti
kalbim ki yıllardır iyiliğe abone
nerde bir insan görse
bırakır sevgi kuşlarını
çünkü o bağışlar yargıçlarını
kendi yasalarını kuramıyan yargıçlarını
güzelleşip bir sevginin göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz
Yolcu!
Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun
oraya. Gerginsin, kıpır kıpırsın, soluk soluğasın. Yay gibisin ey yolcu! Coşkunluğun ne güzel, gerilimin ne güzel, öfken ne güzel! Sana selâm, sana saygı, ey yolcu!
Yolun düşerse kıyıya bir gün,
Ve maviliklerini enginin seyre dalarsan,
Dalgalara göğüs germiş olanları hatırla.
Selamla, yüreğin sevgi dolu.
Çünkü onlar fırtınayla çarpıştılar
Eşit olmayan savaşta
Ve dipsizliğinde enginin yitip gitmeden,
Sana liman gösterdiler uzakta..
Pierre-Jean de Béranger
-Ortak bir kurtuluş yok, dedim.
-Var, dedi. Olmalı. Bu köhne geminin üstünde yaşasak bile var. Gemi su almaya başlasa bile var. Kayalara çarpsak bile var. Batarken bile var. Suyun dibini boylasak bile var. Giderek, asıl o zaman var diyesim geliyor. Gerçek bir umutsuzluktan doğan gerçek bir kurtuluş. Bir gün göreceksiniz bunu.
Bir gözyaşı küresi artık içine sığamadığında hacmin sınırlarını zorlamak istedi. Tüm yüzeyleri bir arının peteğini örüşü gibi eklemlediğinden kendi kendini törpülemişti. Şöyle dedi geometri -onun içinden doğup-, bir çokgen kenarlarını artırır, artırır ve artırırsa, sonsuzda kaybeder tüm kenarlarını. Küre içine bir damla daha ekledi. Bu küçük damla