Avrupa’nın üniversiteleri neredeyse bizdeki ekseri yüksek eğitim kurumlarıyla paralel giden bir yapıda; kalabalık öğrenci, az sayıda öğretim üyesi ve laboratuarsız, kütüphanesiz, sağlıksız yemekhaneli görünümleriyle yaşama savaşı veriyor. Birinci görünümle tam bir tezat teşkil eden ikinci bir sorunumuz var: Üniversitelerimiz birkaçı hariç üstün yetenekli gençlerini değerlendiremiyor. Hatta bu gibi kurumların doğmakta olan ananesini yıkmışlar. En hazin örneği Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’dir. Tıp fakülteleri, mühendislik fakülteleri bilhassa 1980’den sonra aralarında hiçbir hiyerarşi olmadan kalabalık sayıda öğrenci alıyor ve bunlar maalesef kıt kaynaklı eğitimle bilimden soğutuluyor. İyi bir eğitim ağı, iyi öğrencileri, yani geleceğin bilim adamlarını kayırır, yaşama ve çalışma şartlarını en mükemmeliyle hazırlar. Ona dünyayı kavraması için sınırsız seçenek sunar. Bu imkânları her öğrenciye sağlayamayız ama hak edene sağlamak zorundayız. Türkiye üniversitelerinin sosyal bilimler alanında başarı sağlaması zor; zira buna yönelik lise eğitimi yok. Küçük yaştan itibaren diller eğitimini alamayan bir gençlik üniversitede iyi bir tarih, filoloji, hukuk, hatta ilahiyat eğitimi alamaz. Ne şiş yansın ne kebap oportünizmi ile sekiz yıllık eğitime geçen millî eğitimimiz imam-hatipleri kaldırma programıyla konservatuar, sanayi, hatta yabancı okulların yabancı dil eğitimini de baltalamıştır. Hazırlıksız ve samimiyetsiz bir düşünceden tutarlı bir eylem bekleyemeyiz.
Üniversitelerimiz
Üniversitesi adam almıyor. Bu adam almayan üniversiteler sanki ahım şahım mı? Dünya bilimine neyi katmış ki... Bilimsel bir çalışma yapabiliyor mu? Profesörlerin çoğunluğu demeyelim de, büyük bir kısmı beş on kuruş kazanmak için vakitlerini tüccarların kurdukları özel okullarda geçiriyorlar. Derme çatma özel okullar. Gecekondu üniversiteleri. Gecekondu okulları. Eğitim başını almış gidiyor.
Sayfa 65 - YKY
Reklam
ÜNİVERSİTELERİ, ÜNİVERSİTELERIMİZ
Amerika’da Stanford Üniversitesinde sınavlarda gözetmen bulunmaz. Öğrencilerden birisi gelir, öğretim üyesinden kâğıtları ve soruları alır, arkadaşlarına dağıtır ve hep birlikte sınav olurlar. En son kalan öğrenci, arkadaşlarının kâğıtlarını toplar ve öğretim üyesinin odasına gidip kâğıtları ve diğer sınav dokümanlarını teslim eder. Bu öğrenciler mezun olduktan sonra yüksek ücretle ve saygın şirketlerde iş bulabilirler. Bu öğrenciler içerisinde kopya çeken olmaz mı? Zaman zaman kopya çekmeye teşebbüs eden öğrenciler olur. Diğer öğrenciler ona şöyle seslenir "Hey sen… Kopya çekerek Stanford Üniversitesinin diplomasını almak için çaba sarf eden arkadaş. Bu dünyada seninle aynı diploma ile yaşamak istemiyorum." Sonuç, kopya çeken öğrenci üniversiteden atılır. Bizde bu işler nasıl mı olur? 40 öğrencinin başında 2 gözetmen bekler. Gözetmenler kopya çektirmemeye özen gösterirler. Bazen öğrenciler topluca kopya çeker ve öğretmen, mühendis, hemşire olurlar. Sonra ne mi olur? Kopya çekerek öğretmen olana kendi çocuğunu verip, onu eğitmesini, kopya çekerek mühendis olanın yaptığı binanın depremde yıkılmamasını bekler. Prof. Dr. Necati Cumaloğlu
NESİLLERİ OKULLARDA TELEF ETMEKTEN VAZGEÇELİM 4 + 4 + 4 + üniversite dahil 20 milyon gencimiz okul çağında. 20 milyon gencin üniversite okuması demek devletin gelişimini, ilerlemesini, 20 yıl ertelemesi demek.Boş yere bir sürü kaynağını yıllarca heba etmesi, etkin ve yerinde kullanamaması demektir. Dünyanın en iyi mücevher tasarımcısı S.B. diyor
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Üniversite nedir? Sadece bir binadan mı ibarettir? Hayır. Üniversite insanın kendini hayata hazırlama sürecinde gördüğü, gezdiği, yaşadığı, okuduğu her şeydir ya da tanıdığı herkestir hepsi de birer tecrübedir. Bazı insanlar derler ya "Koçum belki biz okul okuyamadık ama hayat okulundan mezunuz" Gorki tam olarak böyle bir adam. Maddi imkansızlıklardan ötürü okuyamadığı okulu, hayat okulunda tam not alıp birincilikle tamamlıyor Onun okuduğu üniversiteler işsizlik, yoksulluk, sefalet, itilip kakılmışlık, örselenmişlik ve devrim! Kısacası rus toplumunun devrim öncesi halidir onun üniversitesi. Üniversite okurken bizi hayata hazırlayan tek şey gördüğümüz dersler değildir. O tecrübeleri mesleki alanda kullanabiliriz sadece. Hiçbir derste insanlarla nasıl başedeceğinin püf noktaları verilmez mesela yada açlıkla, baskıyla, zulümle nasıl başedeceğinin... O binalarda hayatın gerçeklerinin yanından bile geçilmez her şey toz pembedir. Şimdi düşünelim Gorki'nin maddi imkansızlıklardan ötürü okuyamadığı bizim üniversitelerimiz mi daha gerçekçi, yoksa hayat okulu dediğimiz onun üniversiteleri mi?
Benim Üniversitelerim
Benim ÜniversitelerimMaksim Gorki · İş Bankası Kültür Yayınları · 20169.1k okunma
MİLLİ EĞİTİMDE REFORM TEKLİFİ HAYREDDİN KARAMAN 4 + 4 + 4 + üniversite dahil 20 milyon gencimiz okul çağında. 20 milyon gencin üniversite okuması demek devletin gelişimini, ilerlemesini, 20 yıl ertelemesi demek.Boş yere bir sürü kaynağını yıllarca heba etmesi, etkin ve yerinde kullanamaması demektir. Dünyanın en iyi mücevher tasarımcısı S.B. diyor
Reklam