Sonra düşlemeye başladı: Kendimi yetiştirdiğim, çok kitap okuduğum zaman bütün nehirleri dolaşacağım ve her şeyi anlayacağım! İnsanları eğiteceğim! Evet. İnsanın gönlünü bir başkasıyla paylaşması çok güzel bir şey, dostum. Bu kadınların arasında bile, gönülden konuşulduğunda duygusuz kalmayanlar var. Kısa bir süre önce kayığıma attığım bir tanesi bana, öldükten sonra ne olacağımızı soruyordu. Benim ne cehenneme, ne de öteki dünyaya inancım var. Gördün mü? İşte onlar da böyle...
Hayatın özü, insanın her geçen gün hayvandan uzaklaşmasıdır...
Reklam
Aşk ve acımanın insan hayatındaki önemi korkunç ve karmaşık bir sorun olarak çok erken yaşta, önce ruhumda belirsiz ama keskin bir uyuşmazlık biçiminde ortaya çıkmış daha sonra anlamları çok açık sözcüklerin kalıbını almıştı: Aşkın rolü nedir?
Söyleyin bakalım: Siz İsa'dan mı, yoksa Darwin'de mi yanasınız? Bu soruyu gençlerin sıkış sıkış oturdukları köşeye bir ta gibi fırlatmıştı; delikanlılar ve genç kızlar oturdukları yerde heyecanlı ve kaygılı bakışlarla süzüyorlardı. Hiç kuşku söylevi hemen hepsinin üstünde bir etki yaratmıştı. Odadakiler başları öne eğik, düşünceli bir edayla susuyorlardı. Tolstoyo kızgın bakışlarını dinleyici kalabalığının üstünde dolaştırdı sertçe ekledi: Yalnız Pharisienler* bu iki uzlaşmaz ilkeyi birleştirme ye uğraşırlar; bunları birleştirirken kendi kendilerine bile utanmazca yalan söylerler ve bu yalanlarıyla insanları baştan çıkartırlar...
Marya Derenkov'a sevdalandığımı sanıyordum. Bizim dükkanın satıcısı Nadejda Scerbatov'a da sevdalıydım. Al yanaklı, kan kırmızı dudaklarında sürekli olarak şefkatli bir gülümseyiş dolaşan iri yarı bir kadındı bu. Ben genellikle bütün kadınlara sevdalıydım. Yaşım, yaradılışım ve hayatımın karmaşıklığı kadınlarla ilişki kurmamı gerektiriyordu ve bu iş erken olmaktan çok gecikmişti bile. Kadın sevgisine, hiç olmazsa dostça bir kadın ilgisine ihtiyacım vardı. Yüreğimi birine açmaya, karmakarışık düşüncelerimin, izlenimlerimin kargaşasının ortasında kendimi bulmaya ihtiyacım vardı. Hiç dostum yoktu. Beni "İşlenecek bir hammadde" gibi görenler, gözüme sevimli görünmüyorlar ve bana karşı açık yüreklilikle davranmıyorlardı. Onları ilgilendirmeyen bir konudan söz ettiğimde: Bırakın bunları! diye hemen, sözü ağzıma tıkıyorlardı.
Önceleri benle ince ince alay ediyordu ama ona "görünmeyen ağ"ın yaşanmış katımızda oynadığı rolü anlattığımda, şaşkın bir edayla bağırdı: Ama sen öyle alık değilmişsin! Vay vay! Ve o günden sonra bana babacanca bir sevgiyle davranmaya, beni adım ve soyadımla çağırmaya başladı. Düşüncelerin doğru benim küçük Leksey'im, sevgili mızrağım ama insanlar sana inanmaz çünkü bu onların işlerine gelmez. Ama siz, siz bana inanıyorsunuz? Ben kopuk kuyruklu serseri bir köpeğim, oysa halk zincirine bağlı, kuyruklarında kadınlar, çocuklar, akordeonlar, lastikler gibi bir sürü diken olan köpeklerden oluşur. Ve her köpek yalnız kendi kulübesine tapar. Sana inanmazlar. Bunu, bizim orda, Morovoz fabrikasında gördük. Başı çekenin alnına indirirler hemen, alın dediğin de arkada değil, öndedir, ağrısı uzun sürer.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.