"Ne eski sorulara çözüm bulmada hedefe ulaşmışa benziyor ne de zerre kadar yeni bir önermede bulunabiliyorlardı. Bir zamanlar hepsine ilham veren amaçlar hâlâ onlara ilham vermeye devam ediyordu. Yalnızca bir noktada ilerleme kaydetmişlerdi: itidali unutmuşlar, tevazuyu bilmiyorlardı; öyle ki bunların geri gelmesinden ümidinizi kesebilirdiniz. Böyle bir deneyim bana şunu öğretti: Diyalektik, diğer alanların önüne geçtiğinde, kendi başına kalırsa ruhsuz ve çorak olur, bu meyve başka yerde döllenmedikçe ruhu felsefe meyvesi verecek kadar heyecanlandırmaz."
Muhafazakarlar ile radikaller arasındaki, ılımlılar ile aşırılar arasındaki kavgalar, eğitime dair bir fikir alışverişinde özetlenmektedir. Daha fazla okul mu olmalı, yoksa daha fazla medrese mi olmalı; medreseler devam ettirilip islah mı edilmeli, yoksa kapatılmalı mı? İslami bir dergide, yeni okul ve üniversitelerin açılması yerine, medreselerin islah edilmesinin, müfredatlarının çağdaşlaştırılmasının daha iyi olacağı ileri sürüldükten sonra, şu söylenir: "Bugün dünyanın en büyük iki üniversitesi olan Oxford ve Sorbonne bir zamanlar birer medreseden başka bir şey değildi, zamanın gereklerine uygun olarak gelişmek suretiyle bu üniversiteler bugünkü kusursuz konumlarına ulaşmışlardır."
Reklam
O gün de şimdi olduğu gibi, üniversitenin ahlaki niteliği, entelektüel yaşamının yoğunluğuna ve ciddiyetine bağlıydı.
Kitabi bilginin babası ve eleştirmenin dedesi” olarak, başka hiçbir yazar, Orta Çağ’daki ders kitaplarına olan saygıya ve Orta Çağ’daki biçimsel düşünce alışkanlığına Aristoteles kadar hitap etmemiştir.
Tarihsel olarak üniversite kelimesinin evrenle (universe) ya da tahsilin evrenselliğiyle bir ilgisi yoktur; berberler, tamirciler ya da öğrenciler olması fark etmeksizin yalnızca bir grubun bütünü anlamına gelir.
Bir söz vardır: Herkes bilmeyi ister ama kimse bedelini ödemeyi sevmez
Reklam
Feodal toplumun bağrında yeni bir sınıf doğmaktadır: Burjuvazi. O yüzyılların Avrupa'sı, yalnızca iktisadi ve sosyal yaşamda değil, dinde, düşüncede ve sanatta da yenileşme diyarıdır: Üniversitelerin doğuşu, laik düşüncenin ortaya çıkışı, roman sanatın boy atışı o yüzyıllara rastlar.
…Jön Türklerin en büyük başarıyı elde ettikleri eğitim alanından geliyordu. Kendilerinden öncekilerin yaptıkları üzerine seküler ilköğretim ve ortaöğretim kurumları, öğretmen okulları ve ihtisas enstitülerini kapsayan bir sistem kurdular. İstanbul Üniversitesi’ni yeniden teşkilatlandırdılar. Önemli bir değişim ise eğitim fırsatlarının kız öğrencileri de kapsayacak biçimde yaygınlaştırılmasıydı. Toplumun en üst tabakasındaki kadınlar her zaman iyi eğitim alabilmişlerdi. Tanzimat reformcuları buna birkaç kız okulu, kadın eğitim merkezi ve sanat okulu ekledi. Jön Türk rejimi ise ilk ve ortaöğretim okullarının kapılarını kızlara açtı, ardından üniversitelerin kapıları açıldı. Böylece kadınların iş hayatına ve toplumsal hayata girmelerinin yolu açılmaya başladı. Savaş yılları sırasında erkeklerin askere alınması nedeniyle acil iş gücü ihtiyacı doğmuş ve Türk kadınları sadece hemşire, öğretmen ebe gibi meslekleri yapabilirken, artık doktor, memur, hukukçu ve iş kadını olarak ortaya çıkmaya başlamıştı.
Sayfa 310 - Arkadaş yayınlarıKitabı okudu
"Kentin Yeniden Doğuşu"
"Ortaçağ kentlerinin çoğu Hristiyanlık öncesi yani Barbar ülkelerinde bile vardı...Kentler bir piskoposa borçluydular. Öncelikle bir kent dini olan Hristiyanlık, Batı'da kentin sürekliliğini sağladı...Kentte kurulmuş ambarların çevre köylerden gelen yiyecekler, paradan çok hizmet karşılığında, kıtlık zamanlarında ise karşılıksız olarak kent halkına dağıtılmak için depolanırdı...Venedik, Floransa, Cenova, Pisa, Milano, Paris, Bruges, Gent, Londra tam bir Ortaçağ kentidir...Kentlerin çevresinde topraklar tarıma açılır, verim yükselir...10. ve 14. yüzyıllar arasında kırdan kente göç, Hıristiyanlık dünyasının en önemli olaylarından biridir. Kent, bünyesine aldığı çeşitli insan öğeleriyle yeni bir toplum yaratır...13. yüzyılda ruhani liderler -Dominiken ve Fransiskenler- kentlere yerleşir ve kiliselerinin ya da üniversitelerin kürsülerinden insanları yönlendirir... Kent başlangıçta bir değiş tokuş merkezi, bir ticaret düğüm noktası, bir pazar yeri olmuşsa da, bu alandaki en temel islevi, üretime yönelik etkinliğidir. Kent bir şantiyedir." (s.82-86)
Sayfa 82 - DoğubatıKitabı okudu
Böylelikle, üniversitelerin doğuşu -ki bu Avrupa'ya özgü bir olgu­dur, zira Paris Üniversitesi 1200 yılında, Oxford 1214, Cambridge 1231, Padova 1222 yılında imtiyazlarını alırlar- herkesin kendini eğittiği ve kendini gösterme fırsatı bulduğu entelektüel rekabet ortamları yaratır. Bunun sonucu olarak da düşünce alanında ilerlemeler , skolastik yöntemlerde ve araştırma biçimlerinde zenginlik ve çeşitlilik yaşanır.
Reklam
ÖNSÖZ İslâm tasavvufu Batı dünyasında en çok ilgi çeken ve merak edilen konuların başında gelmektedir. Bu sebeple, Batı'da tasavvuf ile alâkalı yüzlerce eser kaleme alınmış, tasavvufun ortaya çıkışıyla ilgili birçok teori ileri sürülmüştür. Bu çalışmada, İngiliz oryantalistlerinin tasavvuf üzerine yaptıkları araştırmalar özet olarak ele alınacak,
Sayfa 5 - Küre Yayınları ☪ Birinci Basım 2006Kitabı okuyacak
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.