Baştan söyleyeyim yine bu bir kitap incelemesi değil.
Sadece kitabı okurken hissettiklerim, yaşadığım tecrübeler...
Şımarık büyüyen bir kızın, şark görevinde nasıl idealist öğretmen olduğunun hikayesi..
Kan davası yüzünden dersime gelemeyen 9 öğrencimi düşündüm ağlayarak, yıl 2019 du.
8.sınıfta okuldan zorla ağlayarak -evlendirilmek üzere-
Dünya tarihindeki en önemli Rus yazarları arasında yer alan Tolstoy... Aristokrat bir ailenin ferdi olan yazar, aile konağında meydana geldi. Para durumları iyiydi, Dostoyevski gibi yokluktan gelmiş bir yazar değil kendisi; ancak aile durumları hiç de iç açıcı değil. 2 yaşında(1930) annesini, 9 yaşında(1937) babasını kaybediyor. Çok iç açıcı bir
‘Toprak atma meleğime’ diyen bir baba. 'Çok acı çekmiştir benim kızım, keşke kurşunla öldürselerdi’ diyen bir anne.
Bu ülkede kadın olmak çok zor, tam 6 yıl geçmiş üzerinden bu vahşetin. Ben bunu unutamıyorum.
Acilen okunması gereken bir kitap. Varsa olan ön yargıları kırarak, bu muhteşem eseri okumalısınız. Şiddetle öneriyorum.
İnanın bu kadar beklemiyordum. Çok yüksek beklentiyle başladım ama beklentimin de üstüne çıktı. Bir Türk yazardan bu kadar muhteşem bir fantastik eser okumak hem duygulandırıcı hem gurur verici.
İncelememi spoilerlı ve
4.17 ❤️🩹
"7.7 ve 7.6'lık iki depreme de evimde yakalandım. Yaşayanlar bilir ki o an, ne varsa hiç oldu. Sadece 'YAŞAMAK' gerekti. Binlerce ölü hüznü yaşayan insanlara birini daha eklememek için. 1 yıl oldu bugün ve ben bir şeyleri daha sorgulamayı öğrendim. İnsanların yıllarca çalışıp elde ettiği bu dünyadaki her şeyini canlarıyla birlikte bir beton yığını altında kaybedebildiklerini gördüm. Günlerce beton yığınlarına dayanıp enkaz altında soğuktan can verenleri düşünmek acı veriyor her seferinde. Uyanıp ne olduğunu anlayamadan, yatağından bile kalkamadan 5 saniyede çöken binalardaki her candan biz sorumluyuz gibi -öyleyiz-... Ben gömülmek için günlerce karın altında kefen bekleyen cesetleri unutamıyorum. Vicdanımla yüzleşiyorum her gece. Ben belki birilerini kaybetmemiş olabilirim ama depremi yaşayan biri olarak söylüyorum ölen canların hepsinden biz de sorumluyuz, elimizden hiçbir şey gelmedi. Enkaz altında olmayabilir ama biz günlerce ölüm korkusuyla sokaklarda kalırken donarak insanımızı kaybettik. Yaşanan acı çok büyük,insanlarda tranva bıraktı araba sesinden korkar olduk veya depremi yaşıyan birine sorun kış mevsiminden nefret ettiğini anlatacak hiç gelmemesini isteyecek. korkuyor çünkü tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyor...Sevdiklerinizi incitmeyin, çünkü onları bir gün incitmek için bile bulamayabilirsiniz. 1 yıl geçti ama korku ve çaresizlik hep akıllarda kalacak iyleşeceğiz ama unutmayacağız...🍂"
Gardiyan:
- "On dakika tamam," diye bağırdı. İnanmadığım için saatime baktım. Üçü bilmem kaç geçiyordu. Kaçta geldiğine dikkat etmemiştim ki...
Sana kendimden bir hediye vermek istedim. Süratle ceplerimi aradım. Dolmakalemimden başka hiçbir şeyim yoktu. Onu bulduğuma ne kadar sevindiğimi burda nasıl anlatmalı.
Aradaki kapıyı araladım kalemi sana uzattım. Sonra... Kanadı biraz daha açarak seni kucaklamak istedim. Sen de buna hazırlanmıştın. Bunu içimin içinden biliyordum. Gardiyan omzumu tuttu. Kapıyı hızla aramıza kapattı.
Bunu hiç unutamıyorum karıcığım. Seni ancak dış kapıdan çıkarken arkandan görebildim. Hatırlıyor musun? Hâlbuki herifi bir yumrukla yere devirmek, kapıyı ardına kadar açmak ve seni bir an kucaklamak, sımsıkı bağrıma basarak yanaklarını, gözlerini, alnını ve saçlarını öpmek istemiştim. İşte hürriyet bunlardan ibarettir.
Dr. Ali Taşcı Bey, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Birkaç yıl önce, bir vilayetimizde, bir bakanlığın il müdürüydüm. Bağlı bulunduğumuz genel müdürlük, başka üç ilin de il müdürüyle birlikte beni, diğer bir ilimizde personel almak üzere görevlendirdi. Biz dört arkadaş birleşerek sözünü ettiğim şehre gittik. Önceden bizim için ayrılan misafirhaneye