Legolas durarak içini geçirdi ve gözlerini güneye doğru çevirerek hafifçe şarkı söyledi:
Celos'tan Erui'ye gümüş akar ırmaklar
Lebennin'in yeşil kırlarında!
Uzun olur otlar. Denizden esen rüzgârda
Salınır ak zambaklar,
Mallos ve alfırin'den dökülmüş altın çıngıraklar çalar
Lebinnin'in yeşil kırlarında!
Denizden esen rüzgârda!
"Yeşildir o kırlar halkımın şarkılarında; fakat biz geçerken karanlıktılar, önümüzdeki siyahlıkta gri, çorak topraklar vardı. Ve o engin arazi üzerinde, otlan ve çiçekleri, hiç dikkat etmeden ezerek, sonunda Ulu Nehir'in acı nihayetine varıncaya kadar düşmanlarımızı bir gün ve bir gece boyu avladık.
"O zaman Deniz'e yaklaştığımızı gönülden hissettim; çünkü karanlıkta su engin duruyordu ve sayılamayacak kadar çok deniz kuşu kıyılarında çığlık atıyordu. Ah o martıların sızlanışı! Hanım bana onlara dikkat etmem gerektiğini söylememiş miydi? Ve artık onları unutamıyorum."
"Geçmişi neden unutamıyorum?" yerine, "Geçmişi unutabilsem bugün nasıl bir hayat yaşamak isterdim?"
"Niye böyleyim?" yerine, "Böyle olmadığımda hayatımda neler değişmiş olacak?"
"Yaşamın anlamı nedir?" yerine, "Nasıl yaşar ve ne yaparsam hayat benim için daha anlamlı hale gelir?"
"Niye hep bunlar benim başıma geliyor?" yerine, "Bunların başıma gelmemesi adına benim yapabileceğim neler var?"
Kendimle baş başa uzun zamandır kalmıyorum. Özellikle mi dikkat ediyorum? Yoksa öyle mi denk geliyor.Bilmiyorum. Korkularım beni unutkan yapıyor. Her gün daha da özgüvenim düşüyor. Hayata tutunmakla, ölüme koşmak arasında gidip geliyorum. Henüz ikisini de seçmedim. Uyuşmuş, karıncalanmış duygularımın ortasında gözlerim köprüye takılıyor. Köprünün bir sağına bir soluna bakıyorum. Arabaların, insanların koşuşturması gözüme tuhaf geliyor. Birden kulaklarım çınlamaya başlıyor.Anılar birbirine giriyor.Düşün diyorum; hayata tutunmak mı? Ölüme koşmak mı? Pierre Loti'deyim.Unutamıyorum.
Onun gözüne güneş pencereden vurduğunda gözleri ve yüzü parlıyordu."İlk görüşmemizde bu sahneyi unutamıyorum.Dikkatimi bu güzelliğin üzerine teksif etmiştim...