Dayanabilirdim. Biliyordum
Fakat gücüm yetmedi
Gidişini durduramadım.
Bir gece yarısı düşleriydi benimkisi
Kapalı kutular arasında yalnızlığın gölgesinde
Kaldım.
Dayanabilirdim.
Dayanmak istedim.
Gücüm yetmedi her şeyin gerisinde kaldım.
Sonra, sonra üşümeye başladım.
İçimde bir yerler yıkılıyordu
Sağ çıkaramadım.
Bir adam ölüyordu yokluğunda
Diriltemedim.
Yavaş, yavaş düşünceler
İhtilal yapıyordu beynimde.
Seslenemedim.
Öldüm, her gün daha çok öldüm.
Sen yanımda yoktun
Bekleyemedim.
Kapattım gözlerimi
Seni diledim.
Bir avuç içi kadar mutluluk istedim senden.
Veremedin.
- Oğuz Atay gibi düşünmek hiç kolay değil.
- Neden mi dersiniz?
- Çünkü sevmeyi en güzel tarif edenlerden birisi o, şu dizelere bir bakın. ‘’ Sevmek zor geliyor. Alışmamışım yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum.
‘’Ne kadarımız alışabildi ki gerçekten sevmeye ne kadar yorarsa yorsun bizi hiç pes edemedim. Pes etmek belki de bizim yapımızda yoktu. Onun yerine sözler aldı. Sözler acıttı canımızı sözler kanattı içimizi yinede vazgeçemedim.
- Kelimeler, ne kadar canımızı acıtsa da oradalar değil mi? Tıpkı yalnızlık gibi; ‘’Kelimeden öncede yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonrada var olmaya devam etti yalnızlık’’ yalnızlık hiç bitmedi belki de hiç bitmeyecekti ve biz her an onu yaşamaya devam ettik.
- Hep büyümek istemiştim küçükken büyüdükçe her şeyin değişeceğini sanmıştım. Değişti de her şey daha çok can yaktı herkes yavaş, yavaş gitmeye başladı. Galiba; ‘’Büyümek yalnız tutunanlara gerekli’’. Bir şeydi.
- Oğuz Atay yalnızlığı öğretti bize, sevmeyi öğretti bize. Biz ise bize bıraktıkları ile yaşamaya devam ediyoruz.