Aslanım, unutmayalım ki küçük heyecanlar hayatlarımızın büyük kaptanlarıdır ve hiç farkına varmadan dinleriz onları.
Herkes umutsuzca başkalarının gözlerinde onay, hayranlık ya da sevgi arıyor gayretle.” Unutmayalım ki başkalarının “onay ve hayranlığı” ile sağlanan özsaygının temellerinin zayıf olduğunu da bilmeyen yoktur.
Reklam
Martin Luther
Luther’in yazılarında en çok kullandığı Kutsal Kitap ayeti, İsa’nın çarmıhtaki, “Allahım, Allahım, beni neden terk ettin?” haykırışıydı (Matta 27:46). Staupitz, birçok kişinin böyle öğretmesine karşın, İsa’nın örnek yaşamının taklit edilemeyeceğini –bunu zaten yapamayız– ama İsa’nın bize sadece Allah’ın bir armağanı olarak verildiğini öğretti. İsa’nın yaşamı, beşikten mezara dek ‘bizim için’ yaşanmıştı. İsa çarmıhtaki acı sözlerini söylediği zaman, orada bizim yerimize asılıydı. Bedeninde bizim günahlarımızın cezasını ve suçluluğunu, Allah’ın öfkesini ve insanların acılarını, vicdanında da Allah’ın kendisini terk etmiş olmasının korkusunu yaşadı. Bunların hepsi bizim için oldu. Bunun anlamı da şudur: En derin umutsuzluk ve en büyük acı içinde olduğumuz zaman bile tek başımıza bırakılmış değiliz, acı çeken Kurtarıcımız yanımızdadır. Bizler Allah tarafından terk edildiğimizi düşünüp korkarken, Mesih’in o yolu bizden önce yürüdüğünü ve bizim için bu acıyı hafiflettiğini unutmayalım! Kendisi her şeyde sınandığı ve elem çektiği için, sınananlara yardım edebilen bir Kurtarıcımız vardır. Kurtarıcımızın bizim için yaptıklarını Luther’den sonra kimse bu denli derin anlamda anlamamıştır. Ne var ki, kendisi karanlık gecenin bitmekte ve parlak bir günün doğmakta olduğunu daha anlayamıyordu.
Aklımız öyle savaştı ki yüreğimizle, Matem içinde sağduyumuzu yitirmeyip Hep onu düşünmekle beraber Kendimizi de unutmayalım diyoruz artık
Unutmayalım ki sevmenin bin türlüsü vardır, Sevmemenin bir...
Şunu da unutmayalım, insan davranışlarını yönlendiren nedenler genellikle zannettiğimizden daha karmaşık ve çeşitlidir.
Sayfa 612 - XII.Basım, Temmuz 2019, İstanbul, Rusça aslından çeviren: Ergin AltayKitabı okuyor
Reklam
"Sonsuz çoğu zaman uyur" der piyes. Esasında, son­suzu çok sık düşünmeyiz, çünkü sonsuz düşüncesi bize sonluluğumuzu ve ölümü hatırlatır. Sonsuzda ürkütü­cü olan, onun bize öyle olmadığımızı hatırlatmasıdır. Size az önce kendisinden bahsettiğim Pascal şöyle yaz­mıştır. "Sonsuz uzayların ebedi sessizliği beni ürkütü­yor." Sonsuz karşısında bir tür korku, bir ürküntü var­dır, çünkü sonsuz, bizi sonluluğa gönderen ölüme dair korkunç bir düşünce barındırır. Ama unutmayalım ki yaşayan insanoğlu sonsuzu hesaplayabilir. Sonsuz sa­yılar yaratmıştır, sonsuzun ne olduğuna dair yazmış­tır ve böylece, düşünce yoluyla sonsuzun efendisidir.
Sayfa 27 - Monokl Yay. Birinci Basım: 2017 Haziran
“Yerkürenin son jesti insanın deşlet yalnızlığı olacak. Biz yine çiçekleri sulamayı unutmayalım ama yalnızlığımız çiçeklere de kalmayacak…”
Sayfa 15 - Red KitapKitabı okuyor
Unutmayalım ki çok tekrarlanan olaylar, beraberinde gizli bir bağımlılık yaratır.
Unutmayalım, içindeki dünyayı yönetemeyen dışındaki dünyayı yönetemez; dışa anlam veren içimizdir.
Reklam
Değişiklik korkmak mı? Değişiklik olmazsa ne olur ?Evrene değişimden daha çok uyan bir şey yoktur. Eğer odun değişmezse banyo yapamazsın. Besinler pişmezse yemek yiyemezsin. Değişim olmazsa yararlı bir şey yapamazsın. O halde kendini değişiminin de evrene yararlı olduğunu unutmayalım.
Sayfa 73
İnsan tabiatlarının, arz dairelerine, yeni tabirle enlem çizgilerine göre değiştiğini unutmayalım.
"Artık kendi geçmişimizle barışmamız, tarihimize ilim, irfan ve vicdan ölçüsünde yaklaşmamız, geçmişi kötüleyerek günü kurtarma hatasından kurtulmamız lazım. Çünkü bu temel bir hatadır. Ve bu temel hata ister istemez bizi başka hatalara sürüklemektedir. Unutmayalım ki hatalı temeller üzerinde abide inşa edilemez. Etseniz bile gece kondu inşa edersiniz o da ilk depremde yerle bir olur. Sanıyorum hâlâ dirilemeyişimizde tarihe hatalı bakışımızın büyük rolü var."
Şu Dickens’ı alalım. Dostoyevski’yi çok etkilediği söyleniyor. Bir dedikodudur gidiyor, değil mi Selimciğim? Franz Kafka’yı alalım Olric: bir tereddütün romanı. Böyle bir roman vardı galiba, bizim eskilerden birinin yazdığı. Eskilerimizi de unutmayalım. İnsandan bahsediyorlar ne de olsa. Fakirlerin, kütle romanından haberleri olmadığı için, ne yapsınlar, insandan, tek insandan bahsetmek gibi modası geçmiş bir yola sapmışlar.
Sayfa 51 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
Unutmayalım ki, bizi yerin derinliklerine götüren o şiddet, madenlerden yani metalürjiden kaynaklanan o körleşme anı, toplumun da köke­nidir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.