Oğuz Atay, sekiz ayrı hikayeden oluşan bu büyük eserinde, toplumun ruhunu ve bireyin umutsuzluğunu, yabancılaşmasını ve yalnızlığını büyük bir ustalıkla kaleme almış.
“Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu.” diye başlar “Beyaz Mantolu Adam” hikayesi. Kitabın bu ilk cümlesi aslında kitabın tamamını, Oğuz Atay’ı, onun edebi kişiliğini, yazım tarzını özetler bize. Anlaşılamamanın, insanlığa küsmüş bir bireyin, ön yargıların öyküsüdür “Beyaz Mantolu Adam”ın öyküsü.
“Unutulan” adlı hikayede ise, unutulan ya da unutulmuş zannedilen anıların Kafka tarzında bir öyküsü çıkar karşımıza.
Oğuz Atay’ın bütün hikayelerinde ironi ön plandadır. “Tahta At”, “Bir Mektup” ve “Ne Evet Ne Hayır” hikayelerinde toplumun ve bireyin ruhunu anlatırken bu ironiyi ve eleştiriyi görmekteyiz.
Kitabın son hikayesi aslında Oğuz Atay’ın okuyucusuna, yaşadığı çevreye, topluma bir sitemidir. Anlaşılamadığını, okunmadığını, yalnız olduğunu bir yazar daha ironik bir şekilde nasıl anlatabilirdi ki? Bir istasyonda geçen olaylar çerçevesinde tüm ülkeye şu soruyu soruyor Oğuz Atay:
“Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?”