En kesin bir olgu bile anlatılış üslubu yüzünden yok olup gidebilir ya da parlayabilir: Tıpkı bir kadının üzerinde iyice parlaklaşıp da başka bir kadının üzerinde silikleşen, toza gömülen denizlerimizin o eşsiz organik mücevheri gibi.
Kendi dünyamı size betimlememi isterken sanmıyorum ki benim dünyam hakkında malumat elde etmek isteyesiniz. Belki de sözlerime değil, sözlerimin arasındaki size, sizin dünyanız hakkında pek çok şey öğretecek sessizliklere kulak vermektir niyetiniz.
Hafifçe başını salladı.
“Evet, öyle yaptın” dedi. “Sen söndürdün. Yerde su vardı, bir de kova.” Kütüphaneci bunu inkâr etmedi. “Kitapların bu kadar kolay alev alacağını sanmazdım. Yoksa bir parça gazete mi aldılar veya katalog ya da eski bir dosya? Belli ki yanıcı bir şey almışlardı. Bütün o duman, korkunçtu. İçeri girdiğim anda boğulur gibi
Daha çok kız kardeşimin yükseklere kanat çırpmasını istiyorum.
Zira özgürlük, hiçbir zaman kadınların kolay kolay elde edebildiği bir şey olmadı...
Ursula K.Le Guin
…büyücü yavaşça konuşarak, “Yapılan bir eylemin, öyle gençlerin zannettikleri gibi, insanın bir taşı yerden alıp fırlatmasından, o taşın bir yere çarpması veya sıyırıp geçmesinden, böylece bu işin bitmiş olmasından ibaret olmadığını görebiliyor musun Arren?” dedi. “Taş yerden kaldırıldığında, yer hafifler; onu tutan el de ağırlaşır. Fırlatıldığında, yıldızların dolanımları tepki verir ve vurduğu veya düştüğü yerde evren değişmiş olur. Her eylem, bütünün dengesine dayanır…”