Afganistan'ın Suudi Arabistan sefiri, şair bir dostumuz vardı. Cidde'de bulunur, fakat onbeş yirmi günde bir mutlaka Medine-i Münevvere'ye gelirdi. Kütüphaneye uğrardı, görüşürdük.
Bir defasında, Farsça bir şiir yazmış, getirdi, okuduk. "Bu kasidenin şah beyiti, tac beyiti, en güzel beyiti, sizce hangisidir?" diye sordu... Gösterdim.
"Aferin, dedi; ben de öyle düşünüyorum. Bu beyit beni ağlattı ve hep ağlatacak..."
Beyitte, şair, Kâbe-i Muazzama'ya bir sual soruyor ve cevabını alıyordu. Meålen şöyle idi:
"Ey Kåbe, niçin senin elbisen siyahdır, niye siyahlar giydin, böyle niye karalara büründün?"
Kâbe cevap veriyor:
"Ey şair, benim hâlimi anlayan şair, derdimi soran şair, ben karalar giymeyeyim de kimler giysin? Mekke ahalisi, sevgilim Muhammed Mustafa'nın kadr ü kıymetini bilemediler. Onu gücendirdiler. O da gidip Medine'ye yerleşti. İşte ben bunun için, sevgilimden ayrı düştüğüm için karalar giyiniyorum."