Gogol’un daha önce hiç bir kitabını okumadım yalnız 2015 yılından beri Palto’nun varlığından haberdarım lâkin oyunlaştırılmış haliyle..
Haberdar olduğum kısımda ‘Palto’ hiç bir zaman merkezde yer almadı bugün gün boyunca sayfalar arasında satırları okurken daha önce sessizce izlediğim sahneler anlam kazandı..Mesela;Arkeviç ,davetten evine yeni
Üşüyen insan mıydı insanlık mıydı sözünü sonuna kadar hissettiren kitap ve oldukça başarılı. Bir insanın kendini mutlu hissetmesi kadar değerli bir şey yokken insanların bu küçük mutluluğa gölge düşürmesini acı içinde okuyacağınız kitap.
PaltoNikolay Gogol · Turkuvaz Kitap · 202036,8bin okunma
''Hepimiz Gogol'ün Palto'sundan çıktık.'’
• Nikolay Gogol’ün hazin öyküsü olan Palto, türlü sıkıntılar çekerek satın aldığı paltosunu kaybeden Akakiy Akakiyeviç(siz de ilk sefer de okuyamadınız değil mi…)’in başına gelen trajik bir hadiseyi konu ediniyor.
•#kitapyorumum
Rus toplumunun yaşayış biçimini, insanlar arası sınıf farkının ve bu sınıf farkından oluşan toplumun yaşanan olaylara kayıtsızlığını yazar bu kısa ama öz öyküsünde çok net bir biçimde bizlere yansıtıyor. Bu sebepten ötürü o an o ismini ilk seferde okuyamadığjnız adamın yerini öyle güzel alıyorsunuz ki, işte bu da öykünün bizzat akıcılığını kelimelerin birbiri ardına mıhlanmışlığının yanında tuzu biberi de oluyor. Bu öykünün Gogol tarafından yazılmadan önce de arkadaş ortamında konuşulan bir fıkra sonucunda çıktığını da yazmadan edemeyeceğim. Fazlasıyla ruhen üşüdüğünüzü hissediyorsanız, Gogol’ün Paltosu’nu bir an önce alıp(ki Akakiyeviç’in aldığından kat be kat daha ucuza) bu üşüyen ruhunuzu yaklaşık bir saat ısıtmanın keyfine bakın…
PaltoNikolay Gogol · Turkuvaz Kitap · 202036,8bin okunma
Soğuk ve fırtınalı bir gecede tüm rahatını bir kenara bırakarak dışarı çıkma cesaretini insanoğluna ancak mal hırsı verebilir.
Bitmek tükenmek bilmeyen bir mal hırsı insanoğluna verilmemiş olsaydı Efendi ile Uşak da yazılmazdı herhalde...
Fırtınalı bir günde bir ağaçlığı yok pahasına almayı aklına koyup yola çıkan cimri bir mal sahibi uşağını
Laptev, saatine bakarak;
“Babanızın varış zamanı tamam artık,” dedi. “Tren tehir yapmış olmalı.”
Kızlar, üşüyen yabani hayvanlar gibi birbirlerine sokulmuş halde ses çıkarmadan koltukta oturuyor, Laptev ise durmadan odaları dolaşıyor ve sabırsızlıkla saatine bakıyordu. Evde sessizlik hâkimdi, ancak saat dokuza doğru birileri kapıyı çaldı. Pyotr kapıyı açmaya gitti.
Kızlar tanıdık sesi işitince çığlık attılar ve hüngür hüngür ağlayarak hole koştular. Panaurov çok görkemli bir kürk palto giymişti, sakalı ve bıyıkları dondan kırlaşmıştı.
“Bir dakika, bir dakika,” diye mırıldanıyordu.
Saşa ile Lida, bir yandan hıçkırarak bir yandan gülerek babalarının soğuk ellerini, şapkasını, kürkünü öptüler. Yakışıklı, baygın bakışlı, fazla sevgiden şımarmış Panaurov, acele etmeden, kızları okşayıp sevdi, sonra çalışma odasına geçti.
Ellerini ovuşturarak:
“Ben size çok kısa bir süreliğine geldim, sevgili dostlar,” dedi. “Yarın Petersburg’a gidiyorum. Başka bir şehre tayinim için bana söz verdiler.”
Soğuk iliklerine işlemişti. Kar taneleri dostunun üzerini örten toprağı örtmek için yarış ediyordu. Bu manzara, ona yıllar önceki bir soğuk ve karlı günü, Akif'i üstat Recaizade Mahmut Ekrem'e götürdüğü bir günü hatırlatmıştı. Eve girdiklerinde kendisinin paltosunu çıkarışı Akif'in ise ceketinin üzerindeki karları silkeleyişi