Rönesans!..
Bu ihtiyaç on dördüncü asrın ortalarma doğru bugünkü hür medeniyeti yaratan mes'ut bir inkılâbı doğurdu: Rönesans!.. Rönesans tarihte öyle bir merhaledir ki onu halk kütlesi değil, yüksek zekâ ve irfan sahipleri meydana çıkarmıştır.
"ut conclave sine libris, ita corpus sine anime" "Kitapsız oda, ruhsuz beden gibidir."
Reklam
Ya Rabbi! Sonsuz şükürler olsun, yeni bir güne uyandırdığın için. Sonsuz şükürler olsun, verdiğin sonsuz nimetlere. Sonsuz şükür bize göz aydınlığı olarak verdiğin çocuklarımız için. Onları bize emanet ettin. Sen onları muhafaza et, koru. Bizi onlarla imtihan etme. Onları açık, gizli her türlü günahtan muhafaza et. Onları kitabını rehber
"O gitti." dedim kendime. Sanki bir şeyi açıklamaya çalışıyordum. Karşımda biri vardı fakat ben kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Bana baktı, sessizliği korudu. Biliyordu. Ona değil kendime bir şeyler kanıtlamaya çalıştığımı biliyordu. Gitmişti o. Islak bir gecede, sokak lambalarının sokakları aydınlatmadığı bir zamanda, ayın parlamadığı bir dönemde gitmişti hem de. Kulaklarım çınlıyor, başım dönüyordu. Karşımdakine baktım. Benim aksime bağdaş kurmuş, kamburu çıkmış şekilde oturuyordu. Ben ise dizlerimi kendime çekmiş çenemi dizlerime yaslamıştım. Karanlıktaydık, gerçeklerden daha aydınlık bir karanlıkta. -ut
""Kolay inanmayı ve ikna olmayı saflığa ve cehalete bağlamamız nedensiz değildir belki. Çünkü inancın ruhumuza damga vurmuş bir tür işaret olduğunu eskiden öğrenmiştim galiba. Ruh daha yumuşak, daha gevşek, daha dirençsiz olduğunda oraya bir şeyin damgasını vurması da daha kolay oluyordu. "Ut necesse est lancem in libra ponderibus impositis deprimi, sic animum perspicuis cedere." [Terazinin bir kefesi konulan ağırlıklarla alçalır, aynı şekilde açıklık da zihni sürükler.) Ruh ne kadar boş olursa denkleştirme ağırlığı ya da karşı kuvveti de o kadar az olur ve gördüğü ilk etki karşısında kolayca eğilir.""
Sayfa 188 - Alfa Yayınları
"Biz dünyaya yayılmış bir hastalığız. Ucubeyiz, sevilmeyenleriz, dışlananlarız. Siz adımızı her ne koymak istiyorsanız oyuz. Ama unutmayın sizden güçlüyüz. Sizi böcek gibi ezecek kadar güçlüyüz." Nefeslenmek için duraksadım. "Sen veya diğerleri bizim için doğal dengenin bir atığısınız. Siz ölümseniz biz yaşamız. Ve emin ol ki..." Sırıtarak dişlerimi gösterdim. "Yaşam bazen ölüm olabilir." Demir parmaklıkların arasından ona baktım. Yüzü asılmış, gözlerinin ışıltısı solmuştu. "Seni kendi ellerimle öldüreceğim." dedi dişlerini sıkarak. Sırıttım. "Dene bakalım." -ut
Reklam
Hayat işte şu andır: "sesinin çınladığı şu an en mes'ut anındır."
Doğu'nun bu neşe dolu meclisinde en çok dikkati çeken şeyse, çalgıcılar arasında ut çalan bir kızın beyaz atlas gibi şeffaf yüzünün renginde hafif bir gölge meydana getiren uzun kirpikleri arasından -ışınları zayıf bir halde yapraklardan geçen seher yıldızı gibi- ara sıra açık pencerelerden fevkalade gamlı bir halde bahçeye bakması, herkesin sevinç, neşe ve şevk içinde bulunduğu esnada -sonbahara tesadüf etmiş bir gül yaprağının etrafında dolaşan beyaz kelebekler gibi- hassas bir kalbin ıstırabına delil olacak şekilde biraz açılmış ve rengi uçmuş dudaklarının üzerinde gezinen hüzünlü tebessümüydü.
160 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Yeni Turan ideolojisinin kadın kahramanı Kaya ve kavuşmadığı sevdiceği Oğuz. Halide Edip'in üt ütopik eseri olan Yeni Turan Kaya'ya ideoloji arkadaşının hayatını evlilikle bağışlayacağını söyleyen Hamdi Paşa ile evlenmesinin sebebini bilen ama ölüm döşeğindeki Oğuz'dan bunu saklayan Asım'ın pişmanlık duyması üzerine onun ağzından yazdığı Milli edebiyat eseridir. Roman Oğuz'un ölümünü öğrenen Kaya'nın Hamdi Paşa'yı terk etmesiyle biter. Roman bilgin ve eğitimli türk kadını motifini güzel yansıtmış ve bunu vurgulamıştır. Kadın toplum için her şeydir. Kadın uyanırsa toplum değişir.
Yeni Turan
Yeni TuranHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2016623 okunma
TEDBÎRE TAKDÎR UYMUYOR
"Sakarya Muharebesi devam ederken siperde Selami Efendi, Mahir Efendi'ye vasiyetini söyler: --Yenge için vasiyetin yok mu? --Yok, o vazifesini bilir. --Benim var. --Buyur. --Başkasıyla evlenmesin. Selami Efendi bir an sustu. --Evlense bile lütfen yeni kocasına ut çalmasın. (gene bir an durdu) --Çalsa da hiç olmazsa, "neyleyim takdire tedbir uymuyor" şarkısını söylemesin." ( Bir Mülkiyet Kalesi - Kemal Tahir) Şimdi parçada sözü edilen Udî Afet Mısırlıyan'ın bestelediği, Zeki Müren'in de söylediği şarkının sözlerini okuyalım. Kul istediği kadar tedbir alsın, Allah'ın takdiri tedbire uymuyor. "Nâle-i can-gâhı cânan duymuyor Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor Derd-i mihnet tende rahat koymuyor Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor Çok tabîbe ettim arz-ı ihtiyaç Bulmadım derd-i aşka hiçbir ilaç Etmedi bahtım felekle imtizaç Neyleyim tedbîre takdîr uymuyor" *Nâle-i can-gâhı: Can evinin iniltisi, feryadı. *Mihnet: Sıkıntı, zorluk, üzüntü, belâ. *İmtizaç: İyi geçinme,uyuşma, anlaşma.
Reklam
inkâr ve dalalet, ancak kabrin ağzında zulümat-ı adem-âbâdda sukutu kabul demek olduğundan; şu katı-üt tarîklik çok defa uzun seferden daha müdhiş ve daha korkunçtur.
" Vitam quidem nan adeo ex­ petendam censemus, ut quaque moda trahenda sit. Qu­ isquis es talis, aeque mariere, etiam cum abscoenus vi­ xeris, aut nef andus. Quapropter hac primum quisque in remediis animi sui habeat: ex amnibus banis, quae ha­ mini tribuit natura, nullum melius esse tempestiva mor­ te: idque in ea optimum, quad illam sibi quisque praes­ tare paterit. "* Yine aynı yerde (kit. IJ, bl. 7; cilt I, s. l 25,) der ki: "Ne De um quidem posse omnia. Namque nec si­ bi patest martem cansciscere, si ve/it, quad hamini de- * ["Hayat her ne pahasına olursa olsun uzatılacak kadar arzu/anabilir bir şey değildir. Kim olursanız olun, eninde sonunda öleceksiniz, hatta hayatınız alçakça hareketler ve suçlarla dolu olsa bile. Müşkül vaziyetteki bir ruh için çarelerin en başta geleni tabiatın insana bah­ şettiği saadetler içerisinde ölüm fır satından daha büyüğünün olma­ dığı hissidir; ve onun en iyisi herkesin ondan kendi istediği şekilde yararlana bilmesidir.") 7
Sayfa 79
Resim