Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
yeryüzü cenneti arayışı..
“Ütopyanın varlık şartları ancak Tanrısal olandan kopuşla mümkün olduğundan ütopik gelişmeler sekülerleşmeyi takip etmiştir. Ortaçağ yaşam biçimini ve Hıristiyanlığın mevcut formasyonunu gayr-ı insani bulan hümanist bir kesimin öncülüğünde başlayan ‘içsel dönüşüm/Rönesans’ ilan ederek tanrıyı yeryüzünden atmasının ilk kıvılcımlarıydı.” (Ανcι, 2012:389)
Savaş mekanizmasını kumanda eden askerî ve sivil kurumlar uyumamış, bizim ütopik hayallerle başımız dönerken onlar halkın büyük çoğunluğunu etki altına almak için barış döneminden mümkün olan en etkin biçimde yararlanmışlardı. Bu durum önceden hazırlanmış ve ateşe hazır hale getirilmişti. Şu anda bile, deneyimli propaganda mekanizmamız sayesinde halk arasında devlete itaat duygusu olağanüstü boyutlara ulaşmıştı ve oturma odalarımızdaki radyolardan seferberlik ilan edildiğinde en küçük bir direniş olmayacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydık. Bugün insanlar, kendi iradesi olmayan toz zerrecikleri gibiydiler.
Sayfa 9
Reklam
Irkları yok sayan "ütopik ümmetçilik", coğrafyaya gerçekçi bir proje sunamaz. Irk unsurunu yok etmek mümkün olmadığına göre bu gerçeği dikkate almak gerekir.
Nasıl belli bir dönemde mümkün olan ütopyalar ve idealler (he­nüz gerçek olmayanla ilgili tasavvurlar olarak), (mutlak olarak bir yerlerde süzülen hayalce yaratılmış ya da ilhamca meydana getiril­miş olana değil) o dönemde gerçekleşmiş olana yöneliyorlarsa; hem ütopik doğruluk imajı, hem de hakikat fikri, belli bir dönemin algılanabilirliğinin somut biçimlerinin içinden doğarlar. Demek ki hakikat kavramı da, tüm zamanlar için şüphe götürmez bir şekilde belirlenmiş olmaktan ziyade, tarihsel değişime tabîdir. Yani belli bir dönemin hakikat kavramının nasıl olduğu rastlantısal değildir, onun inşasıyla ilgili bir anahtar mevcuttur; belli bir dönemin paradigmatik bilgi biçimi ve yapısı sayesinde, genel anlamdaki hakika­tin ne olabileceğine dair bir tablo yaratılmaktadır.
Sayfa 268 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Ütopik olanın büsbütün yok oluşu, insan oluşumunun şeklinin değişmesi anlamına gelirdi. Ütopyanın yok olması, bizzat insanın bir nesne haline dönüştüğü durağan bir nesnellik doğurur. Düşünülebilen en büyük paradoks meydana gelirdi: Uzun ve fedakârlıklarla dolu kahramanca bir gelişimden sonra -tarihin kör kader olmaktan çıkıp yaratılmış olduğu- bilincin en yüksek aşamasına ulaşmış olan insanoğlunun, ütopyanın farklı şekillerinin yok olmasıyla birlikte tarih yapma iradesinden ve böylece tarihten ders alma yeteneğinden mahrum kalması.
Sayfa 244 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Geleceğin büründüğü tek bir şekil vardır, o da olasılıktır; “olsun” ise, geleceğe uygun yönelimdir. (…) Bu “olsun”dan hareketle ancak, mev­cut olasılıkların varlığı araştırılabilir ve bakış, tarihe ancak buradan hareketle yönelmektedir. (…) . Günümüz şartlarında hangi yöne­limin galip geleceği belli değildir, çünkü mücadele eden taraflar ütopik yönelimlerle gerilimsizlik içinde bulunan yönelimlerdir; zira, gerçeklik de henüz tamamlanmamıştır. Geleceğe gelince-(şeyler değil, insan olduğumuz için) potansiyel olarak her şey, muhtemellik açısından ise, birçok şey istemimize bağlıdır. Seçimimizin yönü ise, sonuç olarak her bir bireyin iradesine bağ­lıdır.
Sayfa 243 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Salt sağduyu ve adalet, bugüne kadar yeryüzünde egemen olmamışsa, bu; yalnızca insanoğlu onları gereğince anlamadığı İçin böyle olmuştur.
Ütopik bilincin katıksız modelleri ve aşamaları, ancak ideal birer model olarak düşünüldükleri ölçüde yapıcıdırlar. Hiçbir zaman bireysel bir insan, sıralanacak olan tarihsel-toplumsal bilinç modellerinin katıksız bir gerçekleşmesi olmamıştır. Daha ziyade, bireysel olan her somut insanda -çoğu kez başka modellerle karışık olarak- belli bilinç yapılarının belli unsurları etkili olmuştur.
Sayfa 203 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Ütopik bilincin belli biçim ve aşamalarından söz edi­yorsak eğer, aklımızdan geçen tekil insanlarda “canlı” olmuş olan somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Kastettiğimiz, (Kant’ın “tam olarak bilinç”i gibi) sadece tinsel olarak inşa edilmiş (yapı) bir birim ya da (Hegel’in “ruh”u gibi) âdeta tekil bireylerin somut bilincinin üstünde tayin edilen metafıziksel bir öz olmaktan çok, te­kil insanlarda tespit edilebilen ve somut olarak bulunabilen bilinç yapılarıdır. Bu bağlamda kastedilen, somut insanların somut düşün­celeri, eylemleri, hisleri ve tüm bunların içsel ilişkileridir.
Sayfa 202 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Somut bir bilincin en önemli perspektifsel prensibi, onun ütopik tabakasında daima bulunabilir. Özgül nitelikli eylemci irade ile ba­kış açısı, bilincin ütopik merkezinde ilişki kurmaktadır; birinin var­lığı ötekine bağlıdır ve her ikisi de tarihle ilgili zamansal deneyimin ilgili biçimlerine şekil vermektedir. Sonuçta, bir bilinç yapısıyla il­gili düzenlemenin en önemli belirtisi, tarihle ilgili zamansal dene­yimin bilinçten ayrılamaz olan bu biçimidir.
Sayfa 201 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Reklam
Ütopyanın biçimi yalnızca ilgili bilincin canlı "içeriği” değildir, daha ziyade -en azından yönelimsel olarak- bilinci tamamıyla kapsadığı zaman ütopik bir bilinçten söz etmek mümkündür. Üto­pik unsur, bu anlamda, hâkim olduğu bilincin içini eğilimsel olarak tamamıyla doldurduğu; deneyim, eylem ve yaklaşım (perspektif) biçimleri kendilerini buradan hareketle düzenledikleri zaman, hakikatimiz ve gerçekliğimizle ilgili olarak, sadece ütopyanın fark­lı biçimlerinden değil, aynı zamanda ütopik bilincin farklı biçim ve aşamalarından da söz edilebilir.
Sayfa 201 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Etkili bir ütopya uzun vadede bireyin işi olamaz. Çünkü tek bir bireyin, belli bir tarihsel-toplumsal varoluş­la ilgili statüyü, sadece kendi varlığından hareket ederek parçalama­sı mümkün olamaz. Mevcut varoluşsal düzene alternatif olabilecek bir varoluşsal gerçeklik, ancak tekil bireyin ütopik bilinci toplum­sal mekândaki mevcut eğilimlerden faydalanıp onları ifade edebil­diği ve bu şekliyle de tabakaların bilincine geri akıp eyleme dönüş­tüğü zaman meydana gelebilecektir.
Sayfa 200 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Ütopik olan kavramını, daima mevcut varoluşsal düzenle problemsiz bir uyum içinde olan hâkim tabaka belirler. İdeoloji kavramını ise, daima mevcut varoluşsal düzenle gerilimsel bir ilişki içinde olan yükselen tabaka belirler.
Sayfa 196 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Ütopik olanın somut olarak belirlenmesinin, daima belli bir varoluşsal aşamadan hareketle yapılması nedeniyle, günümüz ütopyaları geleceğin gerçeklerine dönüşebilirler. “Ütopyalar, çoğu zaman, erken doğmuş hakikatlerden başka bir şey değildir” (Lamartine).
Sayfa 196 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Bilinçli ya da bilinçsiz olarak mevcut toplumsal düzen lehine seçimini yapmış olan bir kişinin, mutlak ile yalnızca göreli olarak gerçekleştirilemez olan arasındaki farkın yok edildiği, ütopik olana ilişkin geniş kapsamlı, belirsiz ve ayrıntılandırılmamış bir kavramsal anlayışa sahip olması bir rastlantı değildir. İnsanlar, bu bakış açılarından hareketle, mevcut varoluşsal statülerinin ötesine geçmek istemezler. Bu reddediş, yalnızca mevcut varoluşsal düzen içerisinde gerçekleştirilemez olanı, tamamıyla gerçekleştirilemez olan olarak değerlendirmeye çabalamaktadır: ki, farklılığın yok edilmesiyle birlikte göreli olarak ütopik olanla ilgili taleplerin dile getirilmesi de engellenmek istenmektedir. Ayırım yapmaksızın mevcudun ötesine geçen her şeyi ütopik olarak adlandırmakla, başka varoluşsal düzenlerde gerçekleştirilmesi mümkün olan “göreli olarak ütopik olan’’dan kaynaklanması muhtemel olan tehlike önlenmektedir.
Sayfa 191 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.