Akış
Ara
Mesajlar
1
Bildirimler
Kaydedilenler
Ne Okusam?
Profil
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.17
Üvercinka Kitaplığı
Üvercinka Kitaplığı
@uvercinkakitapligi
İnstagram: uvercinkakitapligi
bit.ly/2SeDh3k
88 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
J.R.R. Tolkien demiş ki “ Boş bir kağıdın üzerine şu sözleri karaladım; ‘Topraktaki bir oyukta bir Hobbit yaşardı.’ Bunu neden yaptığımı bilmiyordum, hala da bilmiyorum.” İyi ki yazmış, iyi ki o Hobbit dünyasını yaratmış.
Kitap incelemesinden ziyade (ki haddim olmadığını düşünüyorum.) sizlerle sadece kitap sohbeti yapmak istiyorum. Her yazar kitaplarında kendi dünyasını yaratır ama kimi yazarlar vardır. Bu dünyayı bizlere kabul ettirir. Mesela J.K.Rowling koca bir büyücü dünyası yarattı. Mesela George R.R. Martin Taht Oyunları ile koca bir imparatorluk yarattı. Tolkien de bu yazarlar biri. Öyle bir dünya düşünün ki Elf dili icat etti. Düşünün kitaptaki karakterler için bambaşka bir dil bir alfabe. İlk defa Tolkien okuyorum evet Yüzüklerin Efendisi , Hobbit filmlerini izledim ama yazarın kalemi bambaşka.
Film demişken Hobbit’i defalarca izledim ama kitabı çok çok daha iyi. Detaylar, betimlemeler, kitabın dili bambaşka bir tat bırakıyor insanda. Kitaptaki kurgu, karakterler ve akıcılık müthişti.
Hobbit ile ilk karşılaşmam değil son da olmayacak yıllar sonra tekrar dönüp dönüp o kavuğa varacağım gibime geliyor. Mutlaka okuyun, okutun.
Karamazov Kardeşler, okumaktan aylardır çekindiğim, ertelediğim bir kitaptı. Dostoyevski’nin kaleminden şüphem yoktu ama kitabın olay ve karakter içeriği bakımından doluluğu gözümü korkutuyordu. Hep inandığım bir şeydir; her kitabın doğru zamanı vardır. Benim içinde doğru zaman bu zamandı.
Öncelikle tam bir Rus edebiyatı ve Dostoyevski hayranı
“Savrulmazsan varacağın yere gidemezsin ki...” demiş Aslı T. Kızmaz. Sertab tam da böyle bir karakter. Savrula savrula yolunu bulmaya çalışanlardan.
Yazarımız Aslı T. Kızmaz’ı uzun zamandır sosyal medyadan takip ediyordum. Kitabı görünce bir şans vermek istedim. Genel olarak romantik komedi okumayan biriyim ama aynı kategorideki filmleri de bayılarak izleyen biriyim. O yüzden neden olmasın dedim ve okurken aşırı eğlendim. Sertab’ın çalkantılı iş ve aşk hayatı, aldığı kararlar ve asla bu kararları uygulamaması çoğu zaman güldürse de bazen ablası Harika gibi “Kızım artık büyü!” demeden edemedim.
Okuduğum klasiklerden, yoğun konulu kitaplardan sonra bana çok iyi geldi. Hikaye su gibi akıyor. Tekrar söylüyorum aşırı eğlenceli.
Kitabın birde filmi çıkacak ve harika bir kadro var. Film gelene kadar ikinci kitabı “Olmasa Da Olur” okunsun o zaman
Okur Takip Önerileri
Okuduğum üçüncü Jane Austen romanıydı. Jane Austen’ın yeri bende ayrıdır. Gurur ve Önyargı kitabıyla hayatıma klasik romanları dahil etmeye başladım. Okuduğum ilk klasikti ve devamı da geldi.
Jane Austen’ın kalemi ve dünyası bambaşkadır. Yazarın o harika flörtleşme tarzını bilen bilir. Çıkılan uzun yürüyüşler, yemek davetlerinde bakışmalar ve bitmek bilmeyen tartışmalarla tatlıya bağlanan aşklar.
Kitabın yorumuna gelecek olursam en sevdiğim kitap Gurur ve Önyargı olmasına rağmen Emma bende kendine bambaşka bir yer edindi. Emma 12 yaşında koca malikaneye hanım olur. Yaşlı babasına çok düşkündür ve tüm bakımı ona aittir. Akıllı, hazır cevap, sevdiklerine düşkün ve güzel bir kızdır. Kendinden çok etrafındakileri düşünür. Öyle ki kendine koca duvarlar örüp başkaları arasında köprüler kurar. Çöpçatanlıkta şansı bir kere yaver gidip mürebbiyesini evlendirdikten sonra bu huy bağımlılık yapar onda. Arkadaşı Harriet’e uygun bir eş bulmak için fazla müdahaleci davranır ve olmadık işlere karışır. Sonunda hem kendi hemde Harriet kırılır. Tam akıllandı dersiniz yine burnunu sokmaya çalışır. Anlayacağınız, “ kafayı yormam sonuna bakmam ben adam olmam “ insanıdır. kitabın sonlarını soluksuz okudum. Jane Austen beni yine şaşırtmayın kitabı enlerimin arasına sokmayı başardı.
Hepimiz içinde bir Emma yatıyor. Herkesten bir parça var. Okuyup hangi Emmasınız siz karar verin. şimdiden keyifli okumalar.
“Sıradan biri olman sıradışı bir kadere sahip olamayacağın anlamına gelmiyor.” Dünyanın Uyanışı || Şengül BOYBAŞ.
Son dönemlerde Netflix platformunda neredeyse hepimizin bir solukta izlediği ATİYE dizisine ilham veren kitapla sizlerleyim. Öncelikle şunu söylemeliyim diziyi ne kadar bilsenizde kitap bambaşka. Baş karakterimiz Atiye’nin hayatı bile diziden çok farklı. Kitabın ana konusu aslında aynı. Uzun yıllar normal bir hayat süren Atiye bir zaman sonra asıl kaderini bulma ve kendini tanıma yolculuğuna çıkar. Hayatındaki işaretleri takip ederek insanlığın doğduğu yere dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’ye gelir. Atiye’nin bu tapınakla kabuslarındaki bağlantıyı çözmeye çalışırken yaşadıklarını okuyoruz.
Kitap-dizi karşılaştırması yapmayacaktım aslında ama dizide olay örgüsü diyaloglar fazlasıyla akıcıydı. Kitapta ise daha derine iniyoruz. Müthiş bir tarih bilgisi var. Adıyaman, Şanlıurfa ve Mardin’in tarihi güzelliklerini ve önemini yazarımız güzel ve akıcı bir dille aktarmış. Karakterlerin arasında geçen diyaloglarda da insanın kendini sevmesi,anlaması ve kaderini okuması adına güzel cümleler geçiyor.
Dizisini izledim kitap etki yaratmaz demeyin kesinlikle bir şans verin. Yazarımız Şengül Boybaş ülkemize güzel bir tarihi-mistik bir kitap ve dizi kazandırdı.
“İçinde olup bitenlerden kimselerin haberi yoktu. Eşi dostu sanıyordu ki onun bütün derdi yemek içmekten ve uyumaktan ibaret.
Ne bilsinler ? İçindeki fırtınayı.” Oblomov ||| İvan GONÇAROV
Neydi Oblomov’un içindeki fırtına ? Onu hem yakıp kavuran hemde bu derece hareketsizleştiren nasıl bir fırtınaydı? Hayatımda bu kadar gamsız bir karakter
“Bir gün sana dünyada katlanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.” Yusuf ATILGAN ||| Aylak Adam
Kitaptaki en sevdiğim alıntıyla giriş yapmak istedim. 🤗 Yusuf Atılgan’ın kalemiyle ilk tanışmam biraz zorlayıcı oldu benim için. İlk sayfadan bambaşka bir kitap okuduğumu anladım. Kitabın diline alışmak için biraz ilerlemeniz gerekiyor. Bay C. baş karakterimiz onun aylak hayatında hafife aldığı yaşamı okuyoruz. Psikolojik, yaptığı tahlillerle sosyolojik ve bir aşk kitabı. Albert Camus’un Yabancı kitabını okuyanlar bilir karakterin kendini dış dünyadan nasıl soyutladığını. Bay C. bana biraz Yabancı’yı anımsattı. Bay C.’nin aşkları ve terk edişleri, iniş çıkışları, ruh halinin değişkenliği kitaptaki karakterle beraber sizi de biraz afallatabilir. Bir kahveye oturup sokaktan gelip geçen kendi halindeki insanlar hakkında yaptığı tahminler ilgi çekici. Kitaptan sonra kendinizi yolda yürürken hiç tanımadığınız insanların hayatlarını merak ederken bulursanız şaşırmayın.
Farklı bir tür, güzel bir hikaye ve kıymetli bir eser bence kesinlikle şans vermelisiniz. Yusuf Atılgan’ın başka eserlerini okuyanınız var mı ? Yazar ilgimi çekti ve devam etmek istiyorum. Önereceğiniz Yusuf Atılgan eserlerini bekliyorum.
“Para kazanın, kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın.” Virginia Woolf ||| Kendine Ait Bir Oda
Virginia Woolf, kadınların yazı yazmasının hatta bünün konuşulmasının bile sakıncalı, gülünç ve ahlak dışı bulunulduğu bir dönemde mektupları, denemeleri ve günlükleriyle cesurca edebiyat dünyasında boy göstermiş bir yazar. Zor bir hayat geçirmiş, dehasını ataerkil bir toplumda göstermiş kıymetli bir yazar.
Bu cesur yazarımızın kadınlara bir kaç öğüdü var. “Kadınlar ve Yazın” üzerine bir konuşma yapması istenen Woolf, kadınların edebiyat dünyasında neden geri planda kaldıklarını irdeliyor. Bir kadının cesurca hayata meydan okuması için kendine ait bir odasının ve ekonomik özgürlüğünün olması gerektiğini güzel örneklerle ve kurgularla anlatıyor. Dünya edebiyatının değerli kadın yazarları Jane Austen ve Charlotte Bronte’nin yaşamlarını, eserlerini ve kalemlerini irdeliyor. Jane Austen’in “Gurur ve Önyargı”sı, Charlotte Bronte’nin “Jane Eyre”si hangi koşullarda, hangi baskı ortamında yazıldığını ve yazarların bu baskıyı eserlerinde nasıl yansıttıklarını çok net bir şekilde görüyoruz.
Kesinlikle okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir eser. Yine bir kitaba geç kalmanın üzüntüsünü yaşadım. Kitap elinizde varsa ve bir türlü başlayamadıysanız kesinlikle bir an önce okuyun. Eğer yoksa da hemen alın mutlaka okuyun 🤗
“...çünkü eşlerini öldüren tek canlı türü insandır.”
“İnsan yaşamı, insan yazgısı çok küçük rastlantılara dayanıyor.”
Martin Eden kitabıyla en sevdiğim yazarlar arasına giren Jack London’ın Adem’den Önce kitabını rastlantı sonucu öğrendim. Yazarın deşiği gibi her şey küçük rastlantılara bağlı değil mi? Kitabın konusu normal hayatta da ilgilendiğim, araştırma kitaplarını okuduğum konu olunca da hemen aldım. Konu evrim ve ilkel insan yaşamı ama yazarımız bunu hikayeleştirmiş. Kitabın başlangıcında London “ Ben bir hilkat garibesiyim gündüz kendi hayatımı yaşayıp gece düşlerimde ilkel insanların ve canavarların arasında yaşıyorum.” diyor. Yazar, kitap karakterimizin rüyalarını anlatıyor aslında bize. Kocadiş ilk ilkel insanlardan ve hayatta kalıp genini modern zamanlara aktarabilmiş bir kahraman. Evrim konusuna biraz aşinaysanız Kocadiş’in gelişimini kafanızdaki bilimsel köşeye oturtup hikayenin keyfini çıkarabilirsiniz.
Okuduğum en ilginç kitaplardan biriydi. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Şimdiden keyifli okumalar.
-“Aramızdaki temel fark ne biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!”
-“Peki sen ne görüyorsun bakalım?”
-“İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan.”
Belki de çağımızın en belirgin hastalıklarından dışlama, ayrıştırma, ötekileştirme. Benden değil mi ? Pekala o zaman acı
“Bütün dünya senden nefret etse ve hepsi yalancı olduğuna inansa bile eğer senin vicdanın rahatsa başını dik tutmalısın.”
“Ben bir kuş değilim ve hiçbir ağ beni kapana koşturanız: ben kendi bağımsız iradesine sahip, özgür bir bireyim!”
Jane Eyre’yi en iyi bu cümlelerle anlatmış bize Charlotte Bronte. Jane hayran olduğum bir karakter oldu ve kitap benim için unutulmazlar arasında yer aldı. Kimdi bu Jane Eyre ? Küçük yaşta annesiz ve babasız kalmış dayısının himayesine girmiş dayısı öldükten sonra tengesi ve kuzenlerinin zulmüne uğrayıp acılar çekmiş bir karakter mi sadece? Kesinlikle hayır. Jane Eyre başına ne gelirse gelsin sağlam iradesiyle çalışkanlığı, azmi ve iyi kalbiyle hayatını kazanmış kaderini değiştirmiş güçlü bir karakter. Aşık olduğunda bile sevdiği adamın yanlışına karşı çıkmış ve onu görmemeyi yanında olmamayı göze aldı.
Kitabın olay örgüsünü uzun uzun anlatmaktansa vermek istediği mesajlara değişeceğim. Her klasikte olduğu gibi bir konu üzerinde dönmüyor kitap. Dönemin İngiltere sosyal sonuçlarının durumu, bağnaz düşünceleri, kadınların toplumdaki yerini ve olması gerektiği yeri güzel mesajlarla okuyucuya aktarıyor. Jane’in hayatını okurken tesadüflerin gücünü de görüyoruz aynı zamanda.
Ben kitabı fazlasıyla sevdim. Özellikle Jane Eyre karakterini özleyeceğim. Kitaplardaki karakterlere bağlandığınız da kitapla ömürlük bir bağ kurarsınız. Sanırım ben Jane Eyre’yi tekrar tekrar okuyacağım. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Asla pişman olmayacaksınız.
Şimdiden listelere ekleyen kişilere keyifli okumalar diliyorum. 🤗
“Dostluk mutlu günleri daha güzel, kötü günleri ise paylaşım yoluyla daha katlanılabilir kılar. “
“Erdemin iyinin en üst mertebesi olduğunu düşünenler haklıdır, erdem dostluğu doğurur ve korur, erdem olmadan dostluk kurulması imkansızdır. “
Cicero’nun okuduğum ilk kitabı kesinlikle son olmayacak. Herkesin okuması gereken, öğütlerini hayatının merkezine yerleştirmesi gereken bir yazar. Kitap diyaloglar halinde yazılmış. Roma bilgelerine övgüler, dostluğun kaynağı, nasıl olması gerektiği ve sınırlarını anlatıyor. Cicero sadece iyi insanlar arasında dostluk kurulabileceğine, erdem olmadan dostluğun olamayacağını ve dostun yanlışını desteklemenin sonuçlarını öğütlerle anlatıyor. İş bankası yayınları kitabın hem latincesine hemde türkçesine yer vermiş. Kısa bir kitap ama fazlasıyla doyurucu kesinlikle okumalısınız.
“ Bir araya geldiğimiz bu yerde çıplak düş kırıklıklarının öfkesi var: zamanın tehditkar iç çekişlerinin... Ama küller oduna dönüşmüyor. Alevlerin duyulamaz müzikleri havaya ısı saçıyor ama gün geri gelmiyor. “
Okuduğum en enteresan, beyin yakan bilim kurgu kitabıydı. Amerikalı yazar Roger Zelazny baya karışık bir kurgu ortaya çıkarmış.
Kitap, bilinmeyen bir zamanda, dünyanın yaşadığı Üçgün olarak adlandırılan radyoaktif bir felaketin izlerini ve buna bağlı gelişen olayları konu alıyor. Evren de bulunan farklı ırklarla da tanışıyoruz. Dünya sorumlusu Conrad Nomikos isimli ölümsüz dünyanın kaderinin değiştiriyor. Radyoaktif patlama da mutasyona uğramış birçok canlı türü anlatılıyor. Kitabın içine serpiştirilen mitolojik hikayeleri daha çok sevdim açıkçası.
Ara sora ben ne okuyorum desem de kitap bir şekilde kendine çekiyor insanı. Farklı bir tarz okumak isteyenlere tavsiye ederim.
“Devlet kılıçla kurulur oğul ama yükselmesi ilim ve sanat erbabınca sağlanır, hiç unutma! “
“ Bir yöneticinin kıymeti elbette ki kitaplara ve alimlere verdiği değerle ölçülüyordu. “
Yine bir İskender Pala klasiği bol tarihi bilgi , akıcı bir dil ve mükemmel bir kurgu. Daha önce İskender Pala’nın, Karun ve Anarşist, Od ve Abum Rabum kitaplarını okumuştum. İtiraf çıktığından beri merakla okumayı bekliyordum ve yine yanıltmadı.
Kitapta bir çok tarihi karakter var. Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Molla Lütfi, 2. Bayezid, Sinan Paşa, Bellini ve daha niceleri.
Kitap, savaşta annesini ve babasını kaybetmiş “akbaba” lakaplı birinin Osmanlı Devletine ve Fatih Sultan Mehmet’e karşı beslediği kini ve intikamını anlatıyor. Olaylar anlatılırken Osmanlı Devleti’nin özellikle Fatih Sultan Mehmet’in ilime ve sanata verdiği önemi, hukuk ve adalet sistemini ve dönemin yaşayan dini adamlarının din hakkındaki icraatlerini bize aktarılıyor. Din ve cemaatlerle, devlet yapısıyla ve ilerleyişle ilgili alıntılar ise dönemimize ders niteliğinde.
Tarihi kurguları sevenler için mükemmel bir kitap. Ben çok sevdim ve şiddetle tavsiye ediyorum. Kütüphanenizde İskender Pala’ya kesinlikle yer açmalısınız. 🤗
“Ben bir insan öldürmedim, bir ilkeyi öldürdüm! Evet, bir ilkeyi öldürdüm, ama üstünden aşıp ötesine geçemedim, bu yanda kaldım...”. Dostoyevski
Evet Raskolnikov bir ilkeyi öldürmek istedi, toplumsal yasalara başkaldırmak, yoksulluğun prangasından kurtulmak için bir teorisi vardı. Tüm ahlak kuralları, yasalar, toplum baskısı, parasızlık Raskolnikov’u buhrana sürüklemiş ve bir cinayete teşvik etmişti. Dostoyevski mükemmel bir psikolojik tahlille hepimizi birer Raskolnikov’a çeviriyor. Kitap boyunca onunla acıkıyor, onunla hasta oluyor, onunla cinayeti işliyor ve onunla tüm baskıların altında eziliyoruz. Kitaptaki karakterler her zaman ki gibi titizlikle seçilmiş. Hepsinin ana karakterin üzerinde mükemmel bir etkisi var. Rus edebiyatının o bilindik toplum eleştirisine Dostoyevski’nin usta kalemi de eşlik edince sayfalar dolusu kitap yormadan ilerliyor. En sevdiğim karakterlerden biri de Sonya’ydı. Karakterin sabrı,merhameti ve sevgisi insanı hayran bırakıyor. İkili diyaloglarda bir çok konu üzerine tartışmalar var ve çok doyurucu tahliller var.
Suç ve Ceza için sayısız yorum yapıldı, öneri olarak paylaşıldı. Çok değerli ve bir o kadar güzel yorumlara denk geldim. Bana kalırsa bu harika eser herkesin hayatında farklı etkiler bırakıyor. Sanırım ortaokul yıllarındayken kitabın kısa versiyonunu okumuştum. 24 yaşımda tekrar kitabın başına oturduğumda bu eserin hayatta sadece bir kere değil bir çok kez okunması gerektiğini düşündüm. 30lu yaşlarımda tekrar okuyacağım kitapların arasında baş köşede şu an
