“Arkadaşlarınızı kahve içmeye çağırın ve bunu bir tür tören havasında yapmak istediğinizi söyleyin. Masayı mevsime ya da bir tatil günü sözkonusuysa ona uyan bir örtüyle örtün, çiçekler, mumlar ve güzel porselenlerle donatın. Renk ve biçimlerdeki uyuma dikkat edin. Herşeyi özen ve sevgiyle, sakinlik içinde hazırlayın. Gerekenleri bir servis arabasına yerleştirin. Konuklarınız geldiğinde onları selamladıktan sonra misafirlerinizin gözleri önünde sessizce kahveyi hazırlayın, fincanlara koyun, yanında çörek ikram edin. Önce herkes kahve masası, çiçekler, mumlar ve bütün orada bulunanlar önünde eğilsin. Kahve ve çöreklerin gerektiği gibi sunulup sunulmadığına sessizce bakmakla yetinmeyin, donatılmış masanın, mekanın sessizliği ve havasının, aranızdaki arkadaşlığın da tadını çıkarın. İşte o zaman mekan ve insanlarla bir olacaksınız. Ev sahibi olarak konuşmayı başlatabilirsiniz artık. Herkesin katılacağı bir söyleşi olmalı bu. Sohbeti nefesinizle uyum içinde, olabildiğince bilinçli ve dikkatli bir şekilde sürdürün. Tören sona erdiğinde sessizce selamlaşıp vedalaşın.”
Oturdum şiir okuyorum karanlık gecede Gündüzü düşünüyorum Güneş doğsa Ay kayboluyor Sen gelsen hüzün gidiyor Doğsun güneş ruhuma eş Gelsin bahar yüreğime yâr Tan vaktinde uyanık olmak var Uyan uyan gözlerim uyan...
Reklam
Ulan konuşsana çorbacı. Ulan konuşsana kokmuş domuz taşağı, ulan konuşsana uyuz köpek. Konuşsana ulan dinsiz oğlu dinsiz. Konuşsana ulan iki dinli de iki yüzlü. ..... Ulan uyuz it , Yunanlılar geldiğinde bizim ordudan kaçıp da Yunan ordusuna katılmadınız mı, kasabalarımızı, köylerimizi yakmadınız mı, çoluk çocuğumuzun ırzına geçmediniz mi?
Minicik bir çiçeğin yaprağına, gökte uçan kuşa, bazen bir manzaraya bakınca bile huzur buluyor insan, ya sana bakınca kaç insan huzur buluyor… Kendisinden kaçılan mısın, kendisine kaçılan mı? Sığınak mısın bir derde, yoksa dert misin bir gönüle? Çözüm müsün bir düğüme, yoksa çözülmeyen sen misin? Anahtar mısın bir hayıra, yoksa hayrın kilidi sen misin? Görülünce sevgiliyi hatırlatan, Onu anlatan mısın, yoksa hatırlayanı da unutturan sen misin? Maliki misin nefsinin, yoksa nefse yoldaş köle misin sen? Sen kimsin?
yeniden gördüğünde attığı sevinç çığlığını duyan aklı başında bir insan, bu çığlığın bir uçurumdan kurtulmak anlamına geldiğini tahmin edebilirdi.
Sayfa 661 - iş Bankası kültür yayınları
Sürükleniyorum bahtımın rüzgarına, kuru bir yaprak gibi. Şefkat nedir aşk nedir bilmeden. Bilmeden mi? Sahi mi, şefkat bilirim, aşk da elimden geldiğince. Elimden gelmez ama elimle yaparım. Bir heykelcik;Zeus heykeli gibi haşmetli, güçlü ve riyakar ve kurnaz. Uçanı kaçanı yakalayan Zeus gibi. Şimdi nasıl bağladın bunu? Ben de bilmiyorum. Dön başa, aşkı ellerimle yaratmak ve uçan kaçan. Yoksa aşk uçanı ve kaçanı yakalar mı demek istiyorsun? Belki. Öyleyse uçana kaçana selamlar. Şimdi aşkı bırakmalıyım öncesinde şefkat. Şefkat nedir? Şefkaaat, şefkat ; yastık koymaktır başının altına, boynu agrımasın diye, şefkat ; üstünü açmışsa uyurken yazın sıcağında incecik pikeyi havalandırarak, havadan üstüne bırakmaktır.
Reklam
742 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.