DERS: 1 KUR'AN'DA RÂBITANIN DELİLLERİ Bozulmayan Kitâbımız Kur’an’da, rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir: "Yâ eyyuhâllezîne âmenusbirû ve sâbirû ve RÂBİTÛ vettekûllâhe leallekum tuflihûn" “Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın/Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran 200) Bu ayetteki “rabıta yapın” emri, her mü’mini ilgilendiren bir emirdir. Tefsirlerde, burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: “Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin. Dininizi tehlikelerden koruyun. Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun. Onların kalbinize girmesine yol vermeyin. Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun. Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin.” (Suyutî, ed-Dürrü’l Mensur; İbnu Kesir, Tefsir) Resûlullah Efendimiz, “rabıta yapınız” ayeti indiği zaman, ashabına, ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır: “Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur.” (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik) Bu hadisi şeriften, ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz.