Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Düşme
Cennetin bütün yaratılmışları. Âdem'le Havva'nın utancının ağırlığından, ayıbının dehşetinden daha kurtulmamışken. Ama affet yakarışını dinlemiş ve Âlemlerin Rabbi'nin affettiğini de bilmişken. Ferahlamışken. Çok geçmedi. Uğultu dindi , gölgeler seyreldi , karanlık hafifledi. Belli ki kelâm inecekti cennet sakinlerinin üzerine, ilâhi hitap işitilecekti. Hitabın haşmetinden, kalbine inen azametten Âdem öyle ezildi ki gözlerini kapadı. Ateşler içinde kaldı. Dizlerine kadar Cennet toprağına battı. Duyduğu ses daha evvel duyduklarından bambaşkaydı. Aslında ses aynıydı da Âdem'in duyuşu başkaydı. Azap etme değil azarlama vardı bu hitapta. Sonsuz ceza değil, kaderin hükmü gerçekleşirken, vasıtasız aracısız son bir kınama. Ses sese katılırken, son bir hatırlatma, uyarma. Azamet zamiriyle Biz, deniyordu. Bundan sonrası: Meydan-ı kaza. Önce başlangıcı duyuldu cümlenin, emir kipindeydi: İnin. Arkasından asıl kısmı geldi: Düşman olarak yaşayın. Hükmü tamamlandı: Ve dünyada bir süre kalın .
Sayfa 149Kitabı okudu
Bu ilk ümmeti terbiye eden Kur'an, Bizim bugün okuduğumuz Kur'an'ın kendisidir. Öyleyse onu okurken yakin duyguları içerisinde ve kesin olarak Onun bir terbiye sistemi olduğunu bilmeliyiz elinde eğitilip yetişmemiz gereken bir mürebbi olduğunu kabul etmeliyiz ister Kur'an'daki itikadi dersler, peygamber kıssaları ister Adem ve Şeytan kıssası veya Ahlaki ve sosyal Emirler yahut savaş ve nizamlarla ilgili hükümler ya da uyarma- korkusuna ve teşvik telkinleri olsun Kur'an'daki her harfin terbiye için geldiğini kesinlikle bilmeliyiz!
Reklam
Anne Sütü Mucizesi
Neslin sıhhatle devamı, aile müessesine bağlıdır ve evlatlar hiç şüphesiz, ailenin sürur kaynağıdır. Evlatlar, daha dünyaya gelişinde, her misafirden tatlı karşılanır. Hem nasıl karşılanmasın; sevmenin ateşe perde, ikram etmenin sırat köprüsünü geçmeye vesile, birlikte yemenin, kurtuluş beraatı bahşettiği evlat, anne babası için dünya nimetlerinin
XIX. yüzyılın "burjuva" toplumu, varlığını kuşkusuz günümüzde de sürdüren toplum, çarpıcı ve çatlamış bir sapkınlık toplumudur. Ve bunun ikiyüzlülükle bir ilişkisi yoktur, çünkü hiçbir konu bu denli açık ve bol konuşulmamış, söylemler ve kurumlarca böylesine açıkça üstlenilmemiştir. Toplumun cinselliğe karşı aşırı derecede katı ve genel
Haz ve iktidar birbirini götürmez; biri öbürüne karşı çıkmaz; birbirlerini izler, birbirlerine karışır ve birbirlerini kışkırtırlar; karmaşık ve olgusal uyarma ve kışkırtma mekanizmalarıyla birbirlerine bağlanırlar.
Siyonizm bir timsaha benzer. Bu timsahın üst çenesi Amerika ise alt çenesi Avrupa Birliği'dir. Beyni Siyonizm, gövdesi ise işbirlikçilerdir. Türkiye üzerinde oynanan oyunları bilmek için milletimizin iki asırdır sürüklendiği Batılılaşma macerasını ve Avrupa Birliği'ni iyi bilmek gerekir. 1980'li yıllardan itibaren Milli Görüş olarak bütün Anadolu'yu dolaşıp Ortak Pazar'la ilgili konferanslar vererek, bu birliğin gerçek mahiyeti noktasında Türkiye'mizi ve insanımızı uyarma görevini yapmış idik. Türkiye'nin de körü körüne dâhil edilmek istendiği bu birlik nedir? Nasıl oluşmuştur Avrupa Ortak Pazarı? Bugünkü ifadesiyle Avrupa Birliği, geleceği olan bir kuruluş mudur? Ortak Pazar kelimesi içinde "Pazar" diye bir söz ifade ediliyor. Yapılan propagandalarla da bunun sanki bir iktisadi iş birliği hareketiymiş gibi anlaşılmasına özen gösteriliyor. En baştan belirtmek gerekir ki aslında Ortak Pazar denen hadise, bir iktisadi iş birliği hadi- sesi değildir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne sokulması demek 400 milyonluk bir Hristiyan âleminin içerisine, 75 milyonluk Türkiye'yi götürüp bir vilayet olarak bağlamak, onların emrine sokmak, onlarla birlikte tek bir devlet håline getirmek hadisesidir. Hadise ekonomik değil, siyasidir ve ideolojiktir. Bundan dolayıdır ki iktisadi meselelerin ötesinde çok büyük mana ve ehemmiyet taşıyan bir konudur.
Sayfa 118
Reklam
Göz belki de cinsel nesneden en uzak bölgedir fakat bir nesneyi baştan çıkarma durumunda uyarımı belli bir niteliğiyle en çok uyarıya maruz kalan da odur söz konusu uyarma neden olan bu niteliği cinsel nesne söz konusu olduğunda güzellik olarak tanımlarız
Sayfa 146 - FreudKitabı okudu
Bir elini ensesine uzattı, diğeriyle de kolunu tutarak onu öptü. Ama ne öpücüktü. Saçlarını eline dolayarak başını yanj yatırdı, dilini ağzına soktu ve onu yiyip bitirdi. Lucienin vü cudu eriyerek Reidinkiyle birleşti ve Reid baştan çıkarma diyarına dalma girişiminin şimdiden bitip bitmediğini merak etti. Bu merakı Lucienin onu göğsünden iterek
Sayfa 89
FIKIH
Kendisiyle uyarma ve korkutmanın gerçekleştiği fıkıh, bizim açıkladığımız manadaki fıkıhtır, yoksa fıkıhtaki boşanma, köle âzat etme, liân, selem ve icâre gibi bahislerin teferruatını bilmek değildir. Hem bunlarla insanları uyarı ve korkutma gerçekleşmez. Hatta sırf bunlarla uğraşmak kalbi katılaştırır ve kalpten ilâhî korkuyu çekip alır; günümüzde sadece bu meselelerle uğraşanlarda gördüğümüz gibi...
Sayfa 162 - Semerkand YayınlarıKitabı okuyor
Ses ayrı, öfke ayrıdır. Sesi öfke sanmak ya da öfkeyi ses sanmak yanılgısı, insanları ve toplumları, ya tam bir uyuşukluğa, ya dizginlenmez bir felâkete götüren, görüş ve anlayış yanlışları veya saplantılarıdır. Ses'in öfkesi olduğu, öfkeli olduğu anlar olabilir. Sesin bütün anlam ve amacına hakim olmamak şartıyla, çok nadir durumlarda, doz ve ölçüsü kaçırılmamak kaydıyla, yalnız ve yalnız «uyarma» maksadıyla sesin perdesi yükselebilir, hatta öfke atmosferine çıkabilir. Ses, öfke atmosfer veya stratosferine yükselebilir, ya da çağlayanına yansıyabilir ama, orada saplanıp kalmamak ve aslına dönmek niyetinden asla saşmamak kaygısını kaybetmeksizin. Sesin öfkeden ibaret olması insanlık için en kötü bir talihsizlik, Sesi olmayıp sadece öfkesi olmak ise, aşağıya doğru en büyük düşüşü. Ses, ilerleyerek ruhun en yüce niteliklerine bürünüp, aşka ve sırra dönüşür, öfke ise, ine ine, üst üste katlana katlana, katmerlene katmerlene, öçe, kine... Biri ruhun cennetine, öbürü nefsin cehennemine pencere açar. Ses, yapmaya, öfke yıkmaya götürür kişiyi. Biri bir mimari planına ve mermere, ahenk ve simetriye, kozmosa; öbürü, kazma ve küreğe, kakafoni ve katastrofa, kaosa eğilimlidir. Ses, aksiyon, öfke çok kez reaksiyondur. Hele, bir ülkü aksiyonuyla ilişkili olmadığı zaman…
Reklam
Dinsel törenler, merasimler ve festivaller İslam toplumunda son derece önemli toplumsal işlevlere ve anlama sahip iken, Osmanlı nümayişleri ve geçit alayları aynı zamanda diğer Akdeniz toplumlarıyla ortak özellikler göstermekteydi. İslami ritüeller yoğun duygular uyarma ve kitleleri birlikte harekete geçirmede güçlü bir etkiye sahipti. Her askeri sefer ve zafer kutlaması başkentin ulu camisi olan Ayasofya'da başlar ve nihayete ererdi. Burada sultan, rical, ordu komutanları ve büyük bir inananlar topluluğu bir araya gelir ve zafer için dua ederdi..
Sayfa 28 - Kronik KitapKitabı okudu
Zevk alma, zevk verme, kendi kendini uyarma esnasında nöbetleşe görev almak ikinizin de yaşanan deneyime katıldığınız- dan emin olmanızı sağlayacaktır.
Sayfa 135 - Pencere YayınlarıKitabı okudu
"Aristoteles şöyle öngörüyordu: "Eğer, Oedalus'un başya­pıtlarının kendi kendilerine devinebilmeleri ya da Vulca­nus'un üçayak sehpalarının kutsal işlerine kendi kendile­ rine koyulmaları gibi, her alet hiçbir uyarma olmadan ya da kendi başına çalışabilseydi -örneğin, dokumacıların mekikleri kendi başlarına dokusaydı- ne şefin yardımcı­lara ne de ustanın kölelere gereksinimi olurdu." Aristoteles'in düşü bizim gerçeğimizdir. Ateş"
İKNA EDİCİ İLETİŞİM VE RENKLER Sıcak renklerin uyarıcı, soğuk renklerin ise gevşetici ve rahatlatıcı bir yönü vardır. Renklerin hakim kültür ile ilişkisi, çeşitli coğrafyalara göre değişkenlik gösterebilmektedir. KIRMIZI: Titreşimi en kuvvetli ve dinamik renktir. Uyarma, hareketlendirme ve tahrik etme özellikleri taşır, tansiyonu yükseltir, kan
597 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.