Müjdeleme
"Enbiyanın sıfatlarından tebşir; hıfzı's-Sıhha (sıhhati koruma) menzilesinde ve inzar; hastalığı tedavi kabilinde olup sıhhat asıl, maraz(hastalık) ârız olduğundan, hıfzıs-sıhha menzilesinde olan beşaret(müjdeleme), inzar(uyarma) üzerine takdim olunmuştur" (Vehbi, Hulasatü'l-Beyan,1, 366)
Sayfa 50
Latife
Amcası Halit Ziya'nın (Uşaklıgil) Latife'yi anlatan satırları onun karakterini sergilemek açısından çok çarpıcı: "Latife'yi pek akıllı, pek uyumlu ve uysal, çeşitli bilgi ve kültürle süslü, aile için övünmeye değer, eşsiz benzersiz bir kız olarak tanımakta hepimiz görüş birliği halindeydik. Onda ilkbahara özgü gelip geçici kasırgalar çeşidinden kaynamalar taşmalar olurdu. Üstelik bir seferinde kendisini aydınlatıp uyarma gereği bile duymuştum."
Turgut Uyar
Çokluk Senindir / Turgut Uyar özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir suya giden bir adam mesela omuzunu eğri tutsa güneş su ve adamın omzundaki eğrilik senindir ayağa kalkarsın, adına uygunsun ve haklısın kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir kararan dünya, yeni bir güle bir ateş
öğretilmiş korkular
Anne babalar çocuklarını tehlikelere karşı koruma ve onları uyarma adına bazen işin dozunu kaçırır, içlerine korku salarlar: "Sakın elimi bırakma, kaybolursun. Sakın evin önünden ayrılma, kötü adamlar seni kaçırır. Sakın oraya çıkma, düşersin. Sakın sokağa çıkma, araba çarpar. Tanımadığın birinden şeker ve çikolata gibi şeyler alma, elinden tutup götürmek isterse gitme, gidersen sana kötülük yapar," gibi abartılmış uyarılar çocukta çevreye ve insanlara karşı korku beslemeye yol açmaktadır. Bazı anne babalar ve çocuk bakıcıları çocuklara söz dinletmek ve uslandırmak için öcü, cadı, hortlak, dev, hayalet gibi hayali varlıklarla veya polis, doktor, iğneci, dilenci, hırsız gibi yabanacı insanlarla korkutma yolunu seçmektedir.
Sayfa 83
Gamalı haç, çoğunlukla bir eşkenar dörtgenle birlikte bulundu, biri erkek simgesi, diğeri dişi ilkenin simgesi olarak Percx Gardner onu Yunanlılarda Hemera adıyla güneş simgesi olarak buldu, bu da erkek ilke anlamına geliyor. Löwenthal XIV. yüzyıldan, Soest'te Maria zur Wiese kilisesindeki bir sunak bezindeki gamalı haçı betimliyor ve burada
Sayfa 122 - 123Kitabı okudu
John Keats'ten Fanny Brawne'a (13 ekim 1819)
Canım Sevgilim, Şu anda birkaç dizeyi temize çekmeye oturdum. Hiç canım istemiyor, dolayısıyla yapamıyorum. Size bir iki satır yazmalı ve bunun kısacık süre için sizi aklımdan çıkarmama yardımcı olup olmayacağını görmeliyim. Canım üzerine yemin ederim ki başka bir şey düşünemiyorum. Sizi yaşamımın gelecek vaat etmeyen sabahlarına karşı uyarma ve öğütler verme gücüne sahip olduğum günler geride kaldı. Aşkım beni bencil kıldı. Sizsiz var olamıyorum. Sizi tekrar görmekten başka hiçbir şey düşünemiyor, -yaşamım burada durmuş gibi-, ötesini göremiyorum. Beni soğurup içinize aldınız. Şu anda, sanki eriyormuşum gibi bir his var içimde, sizi kısa bir süre sonra görme umudum olmasaydı, tam anlamıyla perişan olurdum. Benim tatlı Fanny’m, duygularınız asla değişmeyecek, değil mi? Değişmeyecek değil mi aşkım? Şu anda aşkımın sınırı yok… Notunuz tam şu anda geldi. Sizden uzakta mutlu olamam ben. İnci yüklü bir gemiden daha değerli notunuz. Jestlerinizle bile tehdit etmeyin beni. İnsanların din uğruna canlarını vermelerine şaşardım; tüylerim diken diken olurdu. Artık olmuyor. Şimdi kendi dinim için canımı verebilirim. Aşk benim dinim; onun için ölebilirim. Sizin için ölebilirim. Amentümün adı aşk ve onun tek ilkesi sizsiziniz. Beni karşı duramayacağım bir güçle sürükleyip götürdünüz; ama yine de sizi görünceye dek direnebildim; hatta sizi gördüğüm günden beri sık sık “aşkımın nedenlerine karşı akıl yürütmeye” çabaladım. Artık bunu yapamıyorum, bunun acısına dayanamam. Aşkım bencil. Siz olmadan soluk alamam. Sonsuza dek sizin olan, John Keatso
Sayfa 96
Sadettin Acar
Doğru yaptığımızda yanımızda durup bizi destekleyen, tam da bu tavrından ötürü yanlış yaptığımızda bizi uyarma/eleştirme hakkına sahip olur.
352 syf.
9/10 puan verdi
·
12 günde okudu
1984 u az önce bitirdim. Nasıl bir tesadüf ki hemen ardından Ahmet Takan'in bugünkü köşe yazısını okudum. Evrensel eserlerin uzun ömürlü olmasının nedeni ışte tam da budur: Zaman, mekan sınırı tanımadan yansıtma-uyarma-anlatma.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,2bin okunma
Yazıt
Yer altı bildiri sunuyor yerüstüne: Elimden tut. Ne çabuk unutuverdin anadolu düşüncesini. Bir yerüstü depremi de seni yıkabilir, yeraltı depreminin beni yıktığı gibi. Dön uygarlığımızın kaynaklarına ulusal bildiri bu topraklardadır. Uygarlığımıza yabancılașamayız. Kemiklerden belge önünde. İşte durumum. Kıyamete değin yapıyorum uyarma görevimi insanlara.
Allah Yolunda Cihat
(Kitapta İbn Kayyım'ın Zad'ül Mead eserindeki bir kısımdan alınmış.) "Allah katından Peygamberimize (s.a.v.) indirilen ilk vahiy "Oku, Seni yaratan Rabbinin adıyla oku" ayetleri olmuştur. Bu peygamberliğinin başlangıcı olmuştur. Allah peygamberine, bunlara tüm kalbiyle iman etmesini emretmiştir. Daha sonra Allah "Bunu etrafına yay" emri olan, "Ey örtülere bürünen! Kalk ve uyar!" ayetini indirdi. Yani, "Oku" ayeti onun peygamberliğini, "Örtülere bürünen" ise risaletini bildiriyordu. Sonra Allah, Peygamberine (s.a.v.) yakın akrabalarını uyarma emrini verdi, daha sonra halkını, etrafındaki Arapları, sonrasında tüm Arabistan'ı ve en nihayetinde tüm dünyayı. Bunun üzerine risaletinin başladığıandan itibaren on üç yıl boyunca insanları savaşmadan ve cizye söz konusu olmadan, sadece dil dökerek, anlatarak, vaazlar vererek Allah yoluna davet etti; sakin olması ve sabır ve hoşgörüyle muamele etmesi emredilmişti. Daha sonra göç etmesi emredildi ve en sonunda da savaşmasına izin verildi. Sonrasında yalnızca ona karşı savaşanlarla savaşması ve ona karşı savaş ilan etmeyenlere dokunmaması emredildi...
Sayfa 57 - Düşün Yayıncılık (2015)Kitabı okudu
Türkiye 1. Dünya Savaşını niçin kaybediyordu?
Türkiye, bu harbi yalnız düşman kuvvetlerinin üstünlüğü ve harb gücünün yetersizliği yüzünden kaybetmiyordu. Kaybın ve fazla yıpranmanın asıl sebebi, harbin son derece fena idare edilmesi ve üstüste büyük stratejik hatalar yapılması idi. Hata sahipleri yerlerinde duruyorlardı ve aşağı kademelerden gelen tenkit, uyarma ve şikayetler kendilerine tesir etmiyordu. İktidar, memleketin mutlak hakimi idi. Denetleme denilen müessesenin en basit anlamda işlemesine imkan yoktu. İttihat ve Terakki Fırkasının bütün muhalifleri susmuş, sinmiş, kimsede ses çıkaracak cesaret kalmamıştı. Meclis de denetleme yapmıyor ve yapamıyordu.