Gerçek değişmez
hayır, değişmiyor, hiçbir şey değişmiyor. Çağın, zamanın, insanın değiştiğini söyleyenler yanılıyorlar. Her şey aynı. Bizim zamanımızda da böyleydi. Kan akıyordu, insanlar ölüyordu, köyler yanıyordu, inleyişler göklere yükseliyordu, kin ve nefret boğuyordu insanları. Aynen bugünkü gibi. Üstesinden gelemedik oğlum... Bilmiyorum, sana geniş bir şekilde oralardan söz ettim mi hiç? Ben de subaydım orada. Oraları değiştirmek isliyorduk, uygarlık, bilim ve insanlık götürmek istiyorduk, o vahşi hayatı vatanın birlik ve beraberliğinin içinde eritmek istiyorduk, büyük, gelişmiş, müreffeh ve güçlü bir ülke kurmak istiyorduk. Ama şimdi iyice anlıyorum ki başaramadık. Çok kan döküldü oğlum, çok insan öldü, pek çok ırmak koyu kırmızı bir renkte aktı, çok zaman geçti. Bugünkü gibi. Neden bilmiyorum ama ne biz değiştik, ne onlar değişti. Kan durmadı, ölüm ve öldürme kesilmedi. Şehirler değişti, giysiler değişti, tanklar, toplar, arabalar, otomobiller değişti, uçaklar, telefonlar değişti, ama insan aynı kaldı, insanın kini, nefreti, inadı aynı kaldı”.
“Batılı” bir milliyetçilik, bilim ve teknik tarihçilerini, Avrupa'nın Çin'den aldıklarını inkâra veya küçümsemeye yöneltmektedir. Aslında mükemmel bir bilim tarihi uzmanı olan Aldo Mieli neyi savunursa savunsun, barutun Çinliler tarafından keşfedilmesi bir efsane değildir. M.S. IX. yüzyıldan itibaren Çinliler güherçile, kükürt, toz haline getirilmiş odun kömürü ile barut imal etmekteydiler. Gene Çin kökenli olan ilk ateşli silahlar XI. yüzyıla ait olmalıdır. Ama tarihi bilinen ilk Çin topu ancak 1356'dadır.
Reklam
Dördüncü Kısım - İçgüdü ve Kültür
Özet olarak diyebiliriz ki, hiç kuşkusuz insan diğer insanlarla ortak yaşamaya yönelmiştir ve insanın örgütlenmiş davranışı, tüm uygarlıkların köşe taşını oluşturur. Hayvanların ortaklaşa davranışı doğuştan gelen bir donanımın sonucu iken, insanınki yavaş yavaş kazanılan bir alışkanlığın sonucudur. İnsanın toplumsallaşabilmesi uygarlığın ilerlemesiyle artıyor, oysa söz konusu basit bir sürü yaşamı olsaydı, bunun zamanla azalması gerekirdi ya da en azından değişmeden kalınası. Şurası kesin ki, uygarlık, doğuştan gelen donanımın derinden değiştirilmesini temel koşul sayar; bu değiştirme birçok güdüyü ortadan kaldırır, yerlerine uygar yaşamın gerektirdiği tepkilere uyabilecek plastik eğilimleri yerleştirir. Bu tepkilerin toplumsal olarak özümlenmesi, sürecin önemli bir kısmını oluşturur, ama bunu olası kılan sözde özel sürücül eğilim değil, güdülerin esnekliğidir.
Üçüncü Kısım - Psikanaliz ve Antropoloji
...antropologlar her kuşağın kendi deneylerini biriktirdiği ve sonraki kuşağın kullanımına bıraktığı ortamı açıkça belirleyecek durumdalar. Bu ortam maddi nesnelerin bütünüyle, geleneklerle ve uygarlık diye adlandırdığımız basmakalıp zihinsel süreçlerle kurulmuştur. Birey-üstü'dür bu, psikolojik değil. İnsan bulunduğu ortamı biçimlendirir, sonra ortam da insanı. İnsanın yaratıcı güçlerini dışlaştırabileceği ve insani değerlerin ortak kitlesine kendi payını katacağı tek ortam orasıdır.
Ulusçuluğumuz Türk diline, bu dilin özleşmesi ha­reketine karşı olabilir mi? Ulusçuluğumuz tarih görüşün­de ulusçu değil de ümmetçi bir görüşten yana olabilir mi? Ulusçuluğumuz eğitimde Türk dilini ve bilim görüşünü esas tutan laik okullar yerine örümcekli kafalar tarafın­dan tutulan, cahil kişiler tarafından okutulan hafız okul­larını ülkü edinebilir mi? Milyonlarca Türk ilköğretimin dışında kalırken küçük bir azınlığın iyi okumasını ülkü edinebilir miyiz? Ulusçuluğumuz genellikle her yeniliğe, bilim ve uygarlık yolundaki ilerleyişe karşı çıkan yobazlardan yana olabilir mi? Ulusçuluğumuz yalnız birkaç büyük şehrimizin yir­minci yüzyıl uygarlığının faydalanmasına karşılık, yurdun baştanbaşa geriliğin ve yoksulluğun kucağında hâlâ bin yıl önceki yaşayış temposunu sürdürmesini doğru bulabi­lır mi?
Varlık YayınlarıKitabı okudu
Uygarlık
Bundan en az 6 bin yıl önce Mezopotamya'nın güney topraklarına gelip yerleşen Sumerliler sanat, bilim, teknik ve yazım alanında büyük bir uygarlık kurmuşlardır. Yakın zamana kadar uygarlığın temelini Yunanlılar atmış olarak biliniyordu. Geçen yüzyılın ikinci yarısından sonra yapılan kazılarda çıkarılan belgeler ve eserler üzerinde yapılan çalışmalarla Sumer kültürü açığa çıkınca, bu şerefin Sumerlilere ait olduğu anlaşıldı. Fakat bunun doğruluğunun kabul edilmesi, herhalde uzun yıllar sürecek.
Sayfa 138
Reklam
966 öğeden 781 ile 790 arasındakiler gösteriliyor.