#114178889 etkinliği kapsamında ismini vermek istemeyen bir arkadaşın masalını paylaşıyorum. İyi okumalar.
-----
Bütün hayallerinizi gerçekleştirip, mutlu ve sonsuz kadar uzun yaşadığınız bir hayat kadar uzak; öfkeyle, üzüntüyle aldığınız her nefese havası karışacak kadar yakın bir ülke varmış. Toprağa kulak verip
profesyonel mesleğim yazarlık olsun istiyorum. yazarak para kazanmak istiyorum ama bu bataklıkta bu şekilde kiramı bile ödemeyeceğimi biliyorum. oysa dostoyevski yazdığı kitaplarla iyi-kötü kumar borcunu bile ödeyebiliyordu. tamam bir dostoyevski zaten değiliz ve bizde 400-500 sayfa roman yazacak birikim yok ama ne bileyim ben mesela 200 sayfalık öykü kitapları yazabilecek biriyim ve bu şekilde piyasada var olmak istesem bile açlıktan karnıma taş bağlayacağımı biliyorum ya, bu çok kötü bir duygu. ulan bu ülke sahiden sanat düşmanı bir ülke. neyse çok konuşma Furkan, biyografinden ve ilgi alanlarından çok alakasız, gerizekalı işine dön ve çalış köle.
Okumayı ertelediğim ve ertelediğime pişman olduğum bir kitaptı. Çok güzel ve akıcı bir hikayesi vardı. Hikayenin altında yatan anlamda her insan kendi hayatından bir parça bulabilir bence. Zaten kitabın girişinde de diyor ki " Bu öykü bir kıssaysa belki de herkes ondan kendine göre bir anlam çıkarıyordur , kendi yaşamını onda yorumluyordur. "
Balıkçı Kino ; karısı Juana ve bebeği Coyotito ile beraber sazlardan yapılma , derme çatma bir evde yaşıyor. Fakir ama sevgi ve huzur dolu bir ailesi var. Ve bir gün bu tablo özel bir inci bulması ile tamamen değişir. Bir anda mahallesindeki herkesin hem gözdesi hem düşmanı oluvermiştir. (Bu insanlar bana kendi çevremdekileri çağrıştırdı) Kino'nun başarısında kendine pay biçip "benim sayemde oldu" diyenler , başarısızlığı durumunda ise içte içe ve hatta aşikar olarak sevinebilecek potansiyeldeler. Kinonun yüreği ise yapmak istediklerinin heyecanı ve ailesine sunabileceği imkanların heyecanı ile çarpıyor. Ve bu heyecan ne yazık ki zamanla yerini kin, öfke ve hırsın ezgisine bırakıyor. Kötülüğün , hırsın ve düşmanlığın ezgisi bütün güzel nağmeleri beraberinde silip götürüyor. Ve incinin ezgisi suların derinliklerinde bir fısıltıya dönüp Coyotito ile beraber yok oluyor.
Geçenlerde "en sevdiğin film ne?" sorusuna bir cevap bulmuştum. Bugün ise "kendini bulduğun kitap ne? " sorusuna verecek bir cevabım var artık.
İnciJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 202338.2k okunma