Ta ki sonunda herkes birbirini boğazlama noktasına gelene dek.
Köklü değişikliklerden genellikle pek hoşlanmayız. Yeryüzündeki bütün sefalete, adaletsizliğe ve mutsuzluğa rağmen, kendi kendimizi ve öteki türleri yok ettiğimiz bir dünyada yaşıyor olmamıza rağmen, kurulu düzenle, kitaplarla ve birbirimizle uyuşmayı sürdürürüz. Hep birlikte uyum içinde yaşamaya devam ederiz. Oysa anlaşmanın getirdiği yalancı uyum duygusu, bizi felakete götüren rayları sağlamlaştırır. Yine de, anlaşmazlık çıkararak sevimsiz olmak istemeyiz. Birbirimizle ve yetkililerle uyuşma çabasını sürdürürüz.
Nitekim bir uyum bir akorttur ve bir akort da bir tür uyuşmadır. Ayrışan şeylerden, ayrıştıkları sürece bir uyuşma oluşması imkânsızdır. Aksine ayrışan ve uyuşmayan uyum sağlayamaz.
‘Algofobi siyasete de yansır. Uyum ve uyuşma baskısı artar. Siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığı yitirir. "Alternatifizlik" siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak "orta yol" palyatif bir etki gösterir.’
“Aynı şekilde doğa karşıtlara ulaşmaya çabalar ve benzerlerden değil karşıtlardan bir uyum meydana getirir. Kuşkusuz tıpkı erkeğin dişi ile birleşmesi gibi, birleşme hemcinslerin arasında değil, karşıt cinsler arasında olur, ilk uyuşma karşıtlar aracılığıyla olmuştur, benzerler aracılığıyla değil. Benzer şekilde sanatta doğayı taklit ederek üretir. Çünkü resim sanatı beyaz ve siyah, sarı ve kırmızı renkleri karıştırdığında doğal nesnelerin asılları ile uyumlu suretlerini meydana getirir; müzik ise tiz ve pes sesleri uzun ve kısa sesleri karıştırarak farklı seslerden tek bir ahengi meydana getirir; dil bilgisi ise sesli ve sessiz harflerin karışımını yaparak kendilerinden çıkan bütün sanatı bir araya getirir. Bunlar böyledir ve ‘karanlık’ Heraklitos şöyle der: Bağlantılar: Bütün ve bütün olmayan, bir araya gelen ve ayrılan, birlikte söylenen ve ayrı söylenen, her şeyden bir ve birden her şey.”
Yeryüzündeki bütün sefalete, adaletsizliğe ve mutsuzluğa rağmen, kendi kendimizi ve öteki türleri yok ettiğimiz bir dünyada yaşıyor olmamıza rağmen, kurulu düzenle, kitaplarla ve birbirimizle uyuşmayı sürdürürüz. Hep birlikte uyum içinde yaşamaya devam ederiz. Oysa anlaşmanın getirdiği yalancı uyum duygusu, bizi felakete götüren rayları sağlamlaştırır. Yine de, anlaşmazlık çıkararak sevimsiz olmak istemeyiz. Birbirimizle ve yetkililerle uyuşma çabasını sürdürürüz, ta ki, sonunda herkes birbirini boğazlama noktasına gelene dek. Uyuşma, uyuşmazlık değil, tam bir kargaşayla sonuçlanır. Ama o ana dek, olumsuz beyanlarda bulunmaya cesaret edemeyiz. Kendi kurduğumuz hapishanelerde kendi kendimizin sansürcüsü oluruz.
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler
_Tanrı, ilk masondur. Masonlar
_Orospu çocuğu. Marques de Sade
_Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson
_Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri