Kalabalıklar içinde yaşayan yalnız bir insanın ruh durumu. Günlük rutini ve uyuma çabaları. Biraz melankolik bir havası kitabın. Bir olay örgüsü yok. Aksiyon hiç yok denecek kadar az. Yalnız olmayı kendi tercih eden bir adamın hayata ve insanlara bakışı.
10/10
Birkac haftadir basladigim kitaplarin cogunu yarida biraktim ve okuma istegim de boylece zayiflamisti. Bu kitaba basladigimda ise ne ara kitabin yarisina geldigimi cozemedim. Cok cok tstli bir kitapti. Callie'nin akli basinda ve iffetli itibarindan sıkılıp kendine sadece erkeklerin yapabildigi seylerden olusan bir liste olusturmasini ve listeyi de buyuk bir kararlilikla gerceklestirmeye calismasini kesinlikle takdir ettim. Ralston'in da bu listeyi gerceklestirirken Callie'yi kisitlamak yerine ona yardim etmesini cok tatli buldum. Callie ve Ralston'in sohbetlerine, aralarindaki uyuma bayildim. Kitabin bazi yonlerden Bridgerton serisini hatirlatmasini es gecemeyecegim ama beni cok da rahatsiz etmedi. Ralston'in Callie'ye olan hislerini o kadar gec anlamasina sinir oldum. Callie, sana kesinlikle bayildim. Bir gun senin kadar cesur ve kararli olabilmek dilegiyle...
·
Not rated
Her yetişkin, bir çocukluğun güdülerinin yansımasıdır.
Feride hanım çok güzel noktalara temas ederek zihin dünyasında boşluk kalan noktaları tamamlayarak bilinçaltımıza gömdüğümüz her şeyi daha net görebilmemizi sağladı.Teşekkürler !Zaman içerisinde “aynı babam gibiyim, aynı annem gibi oldum, bu huyumu bla bladan almışım” vb sözleri ile çocukluğumuzda ailelerimizin davranışlarını zihnimize gömdüğümüz, güdülerimizin davranış modeline dönüştüğü, güvenli alan seçmemizde tanıdık çocukluğumuzu tutturmak istememiz Tamamiyle bilinçaltında Kİ ailemizden geliyor.Çünkü biz yeme, içme, uyuma olarak ailelerimizin eseri olarak her motivasyonumuzu ailemizden alıyoruz.Sonuç olarak ortaya kırılması gereken bazı tetiklenmeli bilinçle aile modelleri olurken, bazıları tatlı hülya bırakan ailelerin levhası oluyor.Levhamızdan doğru okunmayan ailemizin ise tedavisi de kitap içeriğinde taşıyor.Verdiği örneklerle kişisel gelişimde güzel gelişme katediyoruz ve dili çok akıcı.Okuyanlara şifâ olsun.
9/10
Kesinlikle serideki en beğendiğim kitap oldu. Birbirlerinden cocukluklarindan beri hoslanmalarindan tutun, aralarindaki kimya ve uyuma bayildigim icin favori ciftim Cal ve Lana. Bagimliliklari yuzunden hayatinda bircok pismanligi olan Cal'a yer yer sinirlensem de cok sempatik bir karakterdi ve cok tatliydi. Lana'ya olan sevgisinin ictenligi ve masumlugu cok hosuma gitti. Bagimlilikla mucadele eden bir karakter okumak ise bana cok sey kazandirdi diyebilirim. Sorumluluk almak istememesine ve bir isi olmamasina biraz kizsam da sempatikligiyle bunu telafi etti. Seriye gelecek olursam 3 erkek kardes de, hayatlarindaki kadinlarla aralari tam iyiye gidiyor derken birden kadinlarin kalbini kiriyorlar ve ozur dilemek icin buyuk jestlerle kendilerini affettiriyorlar. Uc kitabin da ayni eksende donmesi biraz basit geldi ama yine de akici bir dili oldugu icin hepsini hemen okudum.
#otomatikportakal
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
“Orang” kelimesinin Malezya’da“canlı” anlamına gelmesi bu “portakal” kelimesinin şiddet ile
Dikkat spoiler içerir.
Tutuklama kararı olduğu için Berlin'de yaşayan gazeteci yazardan, MİT tırlar haberinden sonra yaşadıklarını anlattığı bir otobiyografik eser. TIR'larla ilgili haberden sonra tutuklanması, serbest kalması, bir sonraki duruşmaya giderken silahlı saldırıya uğraması ve yeniden tutuklanacağını anlayıp Almanya'yı gitmesi, 5 parasız bir şekilde Berlin'de yaşamaya çalışması, çeşitli gazeteciler derneklerinin ona destek olması, bir ev bulması ve bu arada 5 yıl 10 ay hapis cezası alması gibi konularla başlıyor. Sonrasında Alman siyasetçiler ile görüşmesi, Avrupa'nın mülteci sorunu yüzünden Türkiye'ye tavizler verip tutuklu gazeteciler konusuna değinmemesi, bu yüzden Merkel'e yazdığı mektup, orada siyasiler ile görüştükten sonra Erdoğan'ı demeçleri ve bu yüzden Alman polisinin koruma görevine başlaması, yaşadığı maddi sıkıntılar, eşinin pasaportun el konması ve görememesi, köpeği Tarçın'ın ölümü ile devam ediyor. Sonrasında Hrant Dink için bir oyun yazması, kendi hayatı ile ne kadar benzeştiğini fark etmesi, Amerikan bayrağı ile uyuma hikayesi, bir belgesel için kullanılacak battaniyeyi arkadaşının üstüne örtüp fotoğraf çekmesi, Özgürüz adında bir gazetecilik girişimi kurması, A Haber'in bunun Berlin bürosunu basması, Cumhuriyet gazetesi baskını, Özgürüz hareketine Türkiye'den de katılım olması, İngiltere'de hapisteyken yazdığı Tutuklandık kitabının oyunlaştırılması ile sona eriyor. Yazarım yurt dışında ne durumda olduğunu merak edenler için ilgi çekici bir kitap.
