"BİR HAYALİN ARDINDA"
Ölüm, hayat olmadan bir hiçti. Bir ahenk, ölümü tıpkı suya atılan taş gibi hayatın üzerine atıyor, ölüm seke seke onun üzerinde ilerliyordu. Ne hayatın içine karışacak seviyede onunla temas kuruyor ne de hızını kaybediyordu. O küçük dokunuşla bile ölüm hayattan çok şey alıp götürüyordu."
"Ölümün ardında
ABDAL ile APTAL*
Abdal, (hali) değişen demektir, aptal değişmeyen, o nedenle ilki evrilir, ikincisi devrilir.
Abdala malum olur, aptala bir şey olmaz.
Aptal önemli olana değer verir, abdal değerli olana.
Aptal hep haklı olmayı marifet bilir, abdal hep haklı olmamayı.
Abdal nedene bakar, aptal sonuca, bu yüzden ilki ayılır, ikincisi
Ölmeden önce, çocukluğumdan çıkarken dinlediğim bir Süryani masalını hatırladım. İhtiyar yalnız adam gece yarısı uykusundan uyanır, kalkar bir bardak su içer. Bardağı sehpaya koyar ki, oradaki mum yok. Nerede? İp gibi bir ışık sızıyordur içerden, ışığı takip eder, gerisin geriye kendi odasına girer ki yatağında bir başkası elinde mum yatıyor. Sorar "Sen kimsin?" diye. "Ölüm," der yabancı. İhtiyar bir an esrarengiz bir sessizliğe bürünür. "Demek geldin," der sonra. "Evet," der ölüm, memnun. İhtiyar, "Hayır," der kararlılıkla, "sen yarı kalmış rüyamsın benim". Yabancının elindeki mumu bir anda püfler ve karanlıkta her şey kaybolur. İhtiyar kendi boş yatağına girer ve uyur. Bir yirmi yıl daha yaşar.
Kitabımız daha ziyade zihnen çalışanlara hitap ettiği için "düşman” diye ifade ettiğimiz tembelliğin farklı türlerini incelememiz gerekir.
Zaman hızla akıp gidiyor. Birçok öğrencinin sahip olmadığı için yakındığı hususları yazılmıştır.
Gerçek şu ki kararlı bir iradenin karşısında ancak devamlı bir güç durabilir. Tutkularımız ise doğası