Derdimi hiç sezdirmeden, ertesi sabah hapsedilecek olan babalarının halinden çocuklarıma hiçbir şey koklatmadan, evimin yatağında sabaha kadar uyanık geçirdiğim 11-12 Aralık gecesini unutabilir miyim? Nur yüzlü oğlum Mehmed'in «baban yarın Ankara'ya gidiyor!» sözüne karşı, yatağın içinde arkasını karyolasının demirine yaslayip, korkunç bir şüphe sükûtiyle duruşu! Unutturma Allahım!
O gece, karanlık üstüne karanlıktı. Parasızlıktan, ânî ve garip bir şekilde geliveren bir kaç yüz liralık elektrik ücretini ödeyememiştim. Hapishane müjdesi olarak, hapse girmeden tam bir gün evvel evimin elektrikleri kesilmişti. Gece, hafakanlar içinde, vaziyeti unutup da elektrik düğmesini çevirdiğim zaman, korkunç bir «tik» sedası duydum. Peşinden ikinci bir uykusuzun, çilekeş kadının sesini işittim:
- Bilmiyor musun, kestiler ya bugün elektriği! - Ha, öyle ya, unutmuşum, uyuyalım! Ve ikimiz de birbirimize karşı uyku taklidi yaptık.
Ahh Zeze!!!
Masalın nerede bittiğini,hayatın nerede başladığını fark edemiyorum. Bazen suratıma garip bakıyorlar, o zaman uyanır gibi oluyorum.
Uyuyalım insan uyudumu her şeyi unutur...
Gökyüzünün benim için ne anlama geldiğini anlayamazdı. O kadar güzel bir kitap ki ara sıra herhangi bir sayfasını açıp hatırlamak isteyebilirsiniz..
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230.9k okunma