KUR'AN'DAKİ HÂRUT-MẬRUT MELEKLERİ
Kur'an'da bu kültten bir iz bulabilir miyim diye araştırmış, somut bir iz görememiştim. Yalnız Bakara Suresinin 102. ayetinde adı geçen Hârut, Mârut melekleri ve bunların Babil ile birlikte bulunması beni bir hayli düşündürmüştü.Meydan Larousse'ta, Turan Dursun'un Kutsal Kitapların Kaynakları kitabının "Dinlerin
Zeus bir gün Argos kralının güzelliğiyle ünlü kızı İo'yu görmüş. Görür görmez de aşık olmuş. Zeus'un yeni aşkı, Baştanrıça Hera'nın kulaklarına gitmekte gecikmemiş. Zaten Zeus'un çapkınlıklarından gına gelen Hera, kocasının yeni kaçamağını öğrenince büyük bir öfkeye kapılmış. Zeus'a diş geçiremeyeceğinden, sevgilisi İo'dan intikam almak istemiş. Bunu haber alan Zeus İo'yu korumak için kızı beyaz bir inek haline getirmiş. Ama Hera bunu da öğrenmekte gecikmemiş. İneği kaçırtıp Argos'u başına nöbetçi dikmiş. Zeus durur mu, hemen Tanrı Hermes'i gönderip Argos'u öldürtmüş. Olanları öğrenen Hera, beyaz inek şeklindeki İo'nun rahatını kaçırmak için ona bir at sineğini musallat etmiş. İo, sinekten kurtulmak için kilometrelerce koşmuş, Boğaz'a gelince kendini sulara atmış, yüzerek karşıya geçmiş. Boğaziçi'nin ilk adı olan 'Bosphorus' sözcüğünün anlamı da bu efsaneden geliyormuş. Bosphoros Yunanca'da Boğa Geçidi demekmiş. Neyse işte, sinekten ve Hera'nın öfkesinden kurtulmaya çalışan lo'nun yolu sonunda Haliç'e düşmüş. Zavallı İo, Haliç'in tepelerinin arasında Keroessa adında bir kız doğurmuş. Keroessa'yı su perisi Semestra büyütmüş. Ama Keroessa büyüyünce onun da başına bir başka tanrı, Denizler Tanrısı Poseidon bela olmuş. Bu güçlü tanrıya karşı koyamayan Keroessa, Poseidon'dan hamile kalmış. İşte , Keroessa'nın karnında taşıdığı o bebekmiş. Bu yüzden büyük bir kral olmuş, bu yüzden Byzantion adındaki o muhteşem kenti kurabilmiş.
Reklam
"Zeus bir gün Argos Kralı'nın güzelliğiyle ünlü kızı İo'yu görmüş. Görür görmez de âşık olmuş. Zeus'un yeni aşkı, Baştanrıça Hera'nın kulaklarına gitmekte gecikmemiş. Zaten Zeus'un çapkınlıklarından gına gelen Hera, kocasının yeni kaçamağını öğrenince büyük bir öfkeye kapılmış. Zeus'a diş geçiremeyeceğinden, sevgilisi İo'dan intikam almak istemiş. Bunu haber alan Zeus, lo'yu korumak için kızı beyaz bir inek haline getirmiş. Ama Hera bunu da öğrenmekte gecikmemiş. İneği kaçırtıp Argos'u başına nöbetçi dikmiş. Zeus durur mu, hemen Tanrı Hermes'i gönderip Argos'u öldürtmüş. Olanları öğrenen Hera, beyaz inek şeklindeki İo'nun rahatını kaçırmak için ona bir at sineğini musallat etmiş. İo, sinekten kurtulmak için kilometrelerce koşmuş, Boğaz'a gelince kendini sulara atmış, yüzerek karşıya geçmiş. Boğaziçi'nin ilk adı olan 'Bosphoros' sözcüğünün anlamı da bu efsaneden geliyormuş. Bosphoros Yunanca'da Boğa Geçidi demekmiş. Neyse işte, sinekten ve Hera'nın öfkesinden kurtulmaya çalışan lo'nun yolu sonunda Haliç'e düşmüş. Zavallı İo, Haliç'in tepelerinin arasında Keroessa adında bir kız doğurmuş. Keroessa'yı su perisi Semestra büyütmüş. Ama Keroessa büyüyünce onun da başına bir başka tanrı, Denizler Tanrısı Poseidon bela olmuş. Bu güçlü tanrıya karşı koyamayan Keroessa, Poseidon'dan hamile kalmış. İşte Byzas, Keroessa'nın karnında taşıdığı o bebekmiş. Bu yüzden büyük bir kral olmuş, bu yüzden Byzantion adındaki o muhteşem kenti kurabilmiş. ..."
Anneyi bir daha görememek, babaya yeniden başlayalım diyememek tüm haliyle bu hayatın bir gerçeği. Bir defa doğuyorsun... Bir defa geçiyorsun... Annenin ellerini arayan sen büyüyünce başka canlara en fazla bir hayatlık can oluyorsun.
Bir alaturka radyo kanalı aramıştım, tam da kalın mekanik ruhuma, telâşıma, ivecenliğime uygun bir şarkı söylüyordu yeniyetme, düz, hafif içten pazarlıklı bir ses. "Bendim geçen ey sevgili, sandalla denizden" diye, aşina sözleri olan. Birden bir gülme tutturmuştum kendi kendime. Düşünemiyordum, bu sevgili nerede, bu adam niye sandala binmiş de böyle işi gücü sermiş, aheste, zahmetli bir uğraşa bulaşmış. Belli ki kıyıda evi olan ve kendisinden belki haberi bile olmayan sevgilisinin evinin önünden geçti. Peki, "sevgili" onu gördü mü, görüp, ah mı çekti. Merak etmiştim, kentin kıyı mahallelerinden, varoşlardan geçiyordum, daha hakiki, durmuş oturmuş kente ulaşmaya çok vardı, bir kamyonetin arkasına yanaşmış, durmuştum, telefonda şarkının sözlerine bakmıştım. Şiiri bütün olarak okuyunca, daha anlamlı bir öykü gibi görünmüştü. Belli ki gece âlem yapmışlar ve adamı çağırmamışlar, o da ne yapsın üşenmemiş, sabaha karşı sandalla sahildeki evin önünden geçip, âlem yapanların kahkahalarını dinlemiş. Başımı kaldırınca, kamyonetten koliler indirip ardiye gibi yere taşıyan adamların pis pis bana baktıklarını görmüştüm. Biri sakallı, öteki ikisi kirli sakalları olan, karanlık yüzlü adamlar. Korkmuştum, hemen arabayı çalıştırıp uzaklaşmıştım. Her gün bin tane cinayet, soygun, çete, terör, gasp haberi izlemenin etkisi demiştim.
Sayfa 110 - PazartesiKitabı okudu
Rakip: Aile
Bu başlığı okuyunca, belki bir çoğunuzun aklına; "Ne aile mi? Yani benim ailem bana rakip mi olacak" sorusu gelmiştir. Belki "rakip" sözcüğü burada biraz ağır olmuştur ama, gerçekten de ailenin böylesi bir etkide bulunduğunu, daha dün akşam yaşadığım bir olay bana yeniden kanıtladı. Odamda çalışırken, üç yaşındaki oğlum koşarak
Reklam
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.