BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
artık uyumalısın yarı ölü çok uzaklarda benden yakut yeşeren diplerden zehirler veren bitkiden, ah bilsen
Reklam
"Ölüler rüyalarımızda bize görünürler, demişti Julian, çünkü bize kendilerini gösterebilmelerinin tek yolu budur; bizim gördüğümüz şey boş bir görüntü değil, çok uzaklarda bir yerde ölü bir yıldızın yaydığı ışıktır..."
Sayfa 649 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"ölüler rüyalarımızda bize görünürler," demişti julian, "çünkü bize kendilerini gösterebilmelerinin tek yolu budur; bizim gördüğümüz şey boş bir görüntü değil, çok uzaklarda bir yerde ölü bir yıldızın yaydığı ışıktır..."
Sayfa 649 - pegasusKitabı okudu
Bir şey daha var küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler.Kesildiginde sen çok uzaklarda olacaksın fark etmeceksin. Hıçkırarak bacaklarına sarıldım.Bu artık bir şeye yaramaz baba.Hicbir şeye yaramaz.Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım.Onu çoktan kestiler bile baba.Benim küçük şeker portakalım kesileli bir haftadan çok oluyor.
Ölüler rüyalarımızda bize görünürler çünkü bize kendilerini gösterebilmelerinin tek yolu budur; bizim gördüğümüz şey boş bir görüntü değil, çok uzaklarda bir yerde ölü bir yıldızın yaydığı ışıktır…
Sayfa 649Kitabı okudu
Reklam
İlyada'yı okuduğumuz derste Patroklos'un Akhilleus'un rüyasına nasıl girdiğini anlatırken söylemişti. Hikâyenin bu kısmında hayaleti görünce sevinçten havalara uçan Akhilleus'un kollarını eski dostunun hayaletine sardığı anda hayaletin gözden kayboluverdiği çok dokunaklı bir sahne vardır. Ölüler rüyalarımızda bize görünürler, demişti Julian, çünkü bize kendilerini gösterebilmelerinin tek yolu budur; bizim gördüğümüz şey boş bir görüntü değil, çok uzaklarda bir yerde ölü bir yıldızın yaydığı ışıktır...
"Ölüler rüyalarımızda bize görünürler," demişti Julian, "çünkü bize kendilerini gösterebilmelerinin tek yolu budur; bizim gördüğümüz şey boş bir görüntü değil, çok uzaklarda bir yerde ölü bir yıldızın yaydığı ışıktır..."
Sayfa 649Kitabı okudu
İris'in Ölümü
bugün kalbimi eski bir plak gibi öyle çok tersine çevirdim ki bazı şarkılar vardır cızırtılı bir yağmur gününü anlatır uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır o zaman bir yavru yengeçe bakan insanların şarkısı olurdu o şarkının adı keşke ismim iris olsaydı keşke ismim herkese sarı yağmurluğuyla koşan
Sayfa 645 - DİDEM MADAKKitabı okudu
...fakat kendisini evden uzaklarda, karanlık bir mezarda yalnız başına bırakılmış, güçsüz ve ölü olarak hayal etmeyi, çok çalıştıysa da bir türlü başaramadı. Kendisinin ölebileceğine inanmıyor, hiçbir zaman ölmeyecekmiş gibi hissediyordu...
Sayfa 102 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sabahattin Ali, o gün o sınırda faili meçhul olarak öldürüldü. Tanınmaz halde bulunan cesedi, teşhis için dolaştırıldı ve bu ölü topraklar üzerinde ona bir mezar yeri çok görüldü. İsmini Kırklareli'nde bir anıtın üzerine yazdılar. O "Meskeni" diye dağları seçti belki, ama Sabahattin Ali'yi gerçekten ararsanız her gün görebilirsiniz. Kağıtlara gömülmüş sessiz bir devlet memuruna bakın, idealist bir öğretmene, âşık bir çobana, televizyonun başında uyuyakalmış yorgun bir çiftçiye, plazaların bitmek bilmeyen toplantılarında hayale dalan bir beyaz yakalıya, birini sebepsiz ve korkusuz sevmeye, hayatın içinde eş geçtiğiniz gerçek anlara, daha iyiye, daha güzele bakın. Sabahattin Ali'yi çok uzaklarda aramayın. Onun meskeni dağlar değil; okurlarının kalbi, aklı, kitaplığı ve masasıdır
Kostanjoglo'nun oradayken kapıldığı duygular yeniden uyandı içinde: O sıcak, sevimli akşam ışığında ev sahibinin çiftlik yaşamının yararları, topraktan nasıl yüksek verim alınacağı üzerine tatlı tatlı anlattıkları geldi aklına. Sanki kır yaşamının bütün güzelliklerini olanca derinliğiyle kavrayabilirmiş gibi, gözünde kır yaşamından nefis sahneler canlandı. “Aptalız biz, hep bir telaş, koşuşturma içindeyiz! Hep boş durmaktan! Aslında her şey elimizin alında, ama biz onları fersah fersah uzaklarda arıyoruz. İnsan gerçek hazzı ancak çalışmakta bulabilir. Kendi elinle yetiştirdiğin bir üründen daha tatlı bir şey olabilir mi? Yok, hayır! Çalışacağım ben! Köye yerleşeceğim, başkalarına örnek olacak, onlar üzerinde olumlu etkiler yaratacak dürüst, onurlu bir yaşam süreceğim. Ne yani, elimden gelmez mi benim bütün bunlar? Bu işlere karşı belli ölçüde yeteneğim var, özenliyim, becerikliyim, sağduyuluyum, tutarlıyım, inatçıyım... iş karar vermekte! Şu anda toprakla ilgili, o toprağın bulunduğu yerden ayrılmadan, orada çalışarak yerine getireceğim bir görevim olduğunu gerçekten ve çok açık olarak hissedebiliyorum.”
Sayfa 463 - 464Kitabı okudu
"şeker portakalı fidanım kesildi çoktan"
Küçük şekerportakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın, fark etmeyeceksin bile.” Hıçkırarak bacaklarına sarıldım. “Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz…” Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım: “Onu kestiler bile, baba; benim küçük şekerportakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor.”
253 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.