Küçükken babası onu Ramazan'da Beyazıt sergisine götürürdü. Orada, çadır gibi bir şeyin altında, Arap kılıklı bir adam, irili ufaklı bir çok yağlı, kirli şişeler
arasında, ayakta durur, kokular satardı. Bu çadıra uzaktan yaklaşırken bile sert
bir nane, bahar, hacıyağı kokusu Neriman'ın midesini bulandıracak derecede
burnuna dolardı ve oradan çabuk geçmek isterdi...