Edgar Allan Poe adındaki Amerikalı şair ve yazar, 1848 yılında Eureka adında bir yazı yazdı. Bu yazının bir yerinde şöyle diyordu:
“Gökyüzüne baktığımızda hiçbir yıldızın görünmediği karanlık boş bölgeler görüyoruz. Bu bölgeler ışığın bize henüz ulaşmadığı yerlerdir!"
Kısaca Poe’nun demek istediği şey, gökyüzündeki karanlık bölgelerin karanlık olmasının sebebi, oralardaki yıldızların ışığının henüz bize kadar ulaşmamasıydı!
Dünyasının veya Çizgisinin dışında onun için her şey boşluktu, yo, boşluk bile değil, çünkü boşluk Uzay demektir; daha doğrusu hiçbir şey mevcut değildi.
"Ah şair, kadınlar büyülü varlıklar filan değil, kadınlar büyünün ta kendisi." diye yazıyor Sincap, İskender 'e.
Ben de diyorum ki "Ah dostlar,
İsmail Güzelsoy 'un eserleri büyülü eserler filan değil, büyünün ta kendisi." Yine mest oldum, yine büyülendim. Onun kitaplarında, okurun ruhunu sarıp sarmalayan, bambaşka âlemlere
Doğu mistikçileri de, sahip oldukları bilinç durumlarından bir üst duruma geçişi yaşadıklarında, dünyayı tecrübe ediş biçimlerinde bir genişleme meydana geldiğini söylemekte ve böyle durumlarda uzay ve zamanın tamamen başka bir biçimde yaşandığını da dile getirmektedirler.
Bazı olaylar bildiriliyordu.
2203 yılının Mayıs ayı başlarında, haber makineleri İsveç üzerinde beyaz kargaların uçtuğu olayını heyecanla yayınlıyordu.
Bilgimiz çoğalana kadar rolümüze devam edeceğiz. Kötü bir evren ve bu evrende kalmaya niyetimiz yok. Bu nedenle, kurtulmak için elimizden geleni yapacağız.