Şair olarak tanıdığım 1000K dan şiirlerini takip ettiğim UĞUR UKUT bey benim gibi takipçilerini resmen ters köşeye yatırdı.
Neden mi? Şiir kitabını beklediğim Uğur bey beklenilenin tam tersine fantastik ve bilimkurgu türünde bir roman yazmış; hem de terminolojisi ağır bir uzay bilimkurgu romanı. Galiba ülkemizde de bir ilk bu kitap, bildiğim
Bir Detaylandırma (II)
Bir kadın sesiyle yerimden sıçradım. Önümde oturan kadın muavine bağırmış, sıcak su dökmüş birisi herhalde. Cehennemi tanımıyorsun daha. Yanıma baktım, ev cücesi gitmiş, muavin gömleği giymiş uzun saçlı, nefesi içki kokan birisi gelmiş. Bana baktı ve “İkinci bir hayata başlamak istesen nereyi tercih edersin?” diye sordu.
Yerini yadırgayan bir iki begonya oldu senden sonra, halbuki güneş aynı güneş, su aynı su. Edip Cansever'e kalsa kokun kalmadı der belki odada. Elimden geleni yaptım ama tutunmadılar toprağa. Cecilia hala huysuz, pencere kenarında oturmak istemiyor artık.
Evin her odası sessiz. Sanki uzun zaman gösterimini beklediğimiz Hamlet Makinesi oyununda yer bulmuş gibiyiz -gerçi senden sonra kaç kez izledim bilmem- ama biliyorum ki o oyunda bir karakterdin sen de.
Geçen akşam eve gelirken arpacık soğanı aldım. Basit bir yemek oldu tavuk ve mantarla. Bence baharatların en naifi kimyon hala, birleştirip, anlam katmadığı yemek mi var? Varmış, sensiz oturdum sofraya.
Günün sonu: yer yatağı ve kitap yığını. Sana okurken sakallarımı örmen geliyor aklıma, yüzümü yastığa gömüyorum, rimel midir eyeliner midir bilmem, izin kalmış yastıkta. Evladını ilk kez kucağına alan bir baba gibi bakıyorum yastığa, uzayda hayat var mı bunu düşünüyorum.
Zaman geçiyor. Uzayıp kısalıyor ama durmuyor. Anlıyorum.
Sen bu eve hiç gelmedin, begonyalar oturup çay içmedi akşamüstü seninle, Cecilia arkandan koşmaya yeltenmedi mutfağa ve ben hiç kitap okumadan kaldım burada. Aklımın ömürlük oyunu bu bana.
Yeşil berger hala uymuyor perdelere. Gereğinin yapılmasını arz ederim.
Uzayda kaybolan her insan gibi
En başta yıldızlara gittim ben de
Serenat yapan var mı uzaklardan diye
Yalanmış o da söylenen her şey gibi
Hep o şişko gözlüklü resmi tarih yüzünden
Dünyadayken de hiç haz etmezdi benden
Burada da peşimi bırakmadı tilki
Ölü bir uydunun arkasına saklandım
Duyamayınca sesimi dünyaya döndü hemen
Hiç