Çabalarken ben maaf ederdim içime atardım af ederdim af edemezsem de üzülme derdim o gülünce benim yüzüm gülerdi..
Yollarına gül dizeyim, ver elin', ner'de? Al canımı, yıllarına sereyim, gitme Benim gönlüm sendedir, yâr, sendeki bende Bir başkasına yaramaz bu can, üzülme Hayran oldun, gülüm Bu dünya aşka büründü Başka başka diyarda bi' benden güzeli mi var? Ömrüm bir idi, bin oldu Sevdam coştu, kudurdu Aşka karşı diyarda bi' senden güzeli
Reklam
Sevgiliye şu şiiri okuma günleri gelmiş de geçiyor; 🤍✨️ Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini. Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını. Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin
Sadece bir kaç iç çekiş
Uzaklardan bir ses yükseliyor yakındakilere üzülme Çok uzaklardan dünyanın kurulduğu günlerden En çok yakınlara yaklaşıyor Üzülme diye bas bas bağırıyor ses üzülme Değerler yıkılıyor çocukluktan kalma Umutlar yıkılıyor gençken sımsıkı sarılan İrade kalıyor yaşama irade Parçalar halinde yayılıyor irade yaşamak üflüyor tekrar tekrar sevda sözlerini en yakınlarına değil en uzaklarına Sen dünyaya gökyüzünün altına güneşi ve ayı görmek uğruna geliyorsun yıldızlar en çok parlak korkular sarıyor seni çocukluktan senin sorumluluğuna ait olmayan korkular çağlar öncesine ait olan korkular çekip çıkarıyorsun kendi yüreğini bu mezbahane den sen çocuksun ben de öyle
"Kayahan - Bir Aşk Hikayesi"
Bizimkisi bir aşk hikayesi Siyah beyaz film gibi biraz Gözyaşı umut ve ihtiras Bizimkisi alev gibi biraz Bizimkisi bir aşk hikayesi Siyah beyaz film gibi biraz Ateşle su dikenle gül gibi
15. Yûsuf'u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, "Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin" diye vahyettik. 16. (Yûsuf'u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. 17. "Ey babamız! Biz yarışa girmiştik.
Reklam
Yok dünyadan haberin. Bir fabrika paydos ederken ortalığa çöken hüznü bilmiyorsun. Bilmiyorsun suya bırakılmış kâğıttan kayıkların gerçek anlamını. Rüzgârda uçuşan torbaları. Moloz dökülmüş arsaları. Bu hızla ölmeye devam edersek bütün dünya mezarlık olacak. Ama sen hâlâ ölümü kişisel bir şey olarak algılıyorsun. Herkes uzmanı olduğu konunun zalimi olmuş. Ben de mi diye soruyorum. Sen de diyor. Ama üzülme. Hiçbir şey bırakmayacağız arkamızda. Çekip giderken sırtımıza saplanacak bir çift göz olmayacak. Enkazımızı toplayıp öyle gideceğiz. Asgari centilmenlik toz olmayı bilmeyi gerektirir. #emrahserbes #afillifilintalar
Üzülme canım, bu da geçer elbet. İnsanlar gelip geçicidir, ömürde buna dahildir; belki bu ikisi de kardeştir. Bunu bildiğin halde yaşarsın ve belki de karşındaki insana umut beslersin. Dünyayı boş verirsin, sonra sürekli aynı durakta beklersin. Beklerken yitersin, beklersin, beklersin, beklerken umudunu yitirirsin ve umut, bekleyenin gözünde bitmek tükenmek bilmeyen bir şarkıdır. Sonra bir selama muhtaç kalırsın, bu sanki semadan yıldız tozu dökmek gibidir, her yeri kaplar ve mütemadiyen herkese dokunur ama sana uğramaz. Mutluluğa giden yol kendini bulmaktır bulamayan erişemez. Virane yüzler gülmez. Gerçi gülse de farketmez. Ben habelkakader yaşamışım bu hayatı, biri geçse ne olur, geçmese ne olur durağımdan? çabam ne? Mutlu olmayı dilemekten başka? Şu karşımda duran adamın içtiği sigara dumanında görüyorum karanlığın her katresini, gözleri kuyu gibi düşersin lakin kurtulamazsın, halin hal değil, durduğun yer yer değil. Gerçekten görenler görse anlar halini, yüz yıl önce yaşamış yaşlı insan.
🌾Beşinci Abbâsî halifesi Hârun Reşid, sarayın bahçesindeki bir gül fidanını çok beğenir. Biçimi, eşsiz kokusu ve müstesnâ rengiyle dikkatini çeken bu gülü özel bakıma alması için bahçıvana emir verir. Bahçıvan da sultandan aldığı bu emir dolayısıyla, gülün üzerine âdeta titremeye başlar. Her seher ilk işi, o gülün bakımını eksiksiz yapmak olur.
Desem ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini. Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını. Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar
Reklam
Mutlu olan ölüm: ölmemek
Ölüm kelime olarak o kadar karşıma çıktı ki birkaç gün önce gerçeğe dönüştü. Bu bir ipucu muydu bilemedim. O kitabı tamamlamayı düşünüyordum ama şimdi kapağını bile göresim yok. Oy kullanma listesinde adı vardı ama kendi yoktu. Geçen ki seçimde müşahir olmuştuk ve kendileri akşama kadar bizimle kalmıştı; o zaman şiddet olayları baya yaşandı ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.