Kardeşlikteki ihlâs, sadakat ve vefanın göstergelerinden biri de kardeşinden ayrıldığında aşırı derecede üzülmek ve ayrılık sebeplerinden nefret etmektir. Nitekim "Dostlardan ayrılmak hariç, zamanın bütün musibetlerini önemsiz gördüm!" denilmiştir.
İbn Uyeyne (rahimehullah) şöyle demiştir: "Daha önceleri dostluk kurduğum, yaklaşık otuz seneden beri ayrı düştüğüm nice kimseler var ki hâlâ ayrılıklarından doğan üzüntüyü kalbimden atabilmiş değilim."
Üzülmek mesele değil çünkü, üzüntülerle nasıl baş edeceğimi biliyorum. Ama bu kadar çok öfkeyi ne yapacağımı bir türlü bulamıyorum. Kavga etsek belki biraz rahatlarim. Ancak kavga belli bir samimiyet gerektirir.
Bazen dönüp paylaştığım alıntıları tekrardan okuyorum. Diyorum sen bunu mu paylaştın? Biraz büyümelisin. Ama dönüp bakınca dünkü ben ve bugünkü ben çok farklı. Yani demem o ki insanın duygularının acılarının en önemlisi de hislerinin saniyesi dakikası saati asla yok. Her insan farklı hissediyor. Bunun büyümekle hiçbir ilgisi yokmuş meğerse. Üzülmek çok farklı. Özlemek çok farklı farklı işte... Duygular çok farklı düşünceler farklı.
Sma’lı bir bebek için bağış toplanıyordu. Ben de bağış kutusuna para attım. Oğlum sebebini sordu, hasta olduğunu, tedavisi çok pahalı olduğu için ailenin bütçesinin yeterli olmadığını, yardımcı olmamız gerektiğini anlattım. Biraz da bebeğin hastalığını sordu. Sonrasında düşünceli bir şekilde duruyordu. Dedim ki üzüldün mü çocuk için? Hayır, mutlu oldum, yardım ettiğimiz için iyileşebilecek, umutlu hissettim. Bu bakış açısı bana çok kıymetli geldi. Bir duruma üzülmek yerine değiştirmek için adım atmak ve bundan mutluluk duymak…