Uzun demeyip okuyun bence :)
Zihnimde deli dolu taylar baharın gelişini seke oynaya kutladılar. Koşmasını bilmeden ama yine de koşarak. Önce bir ferahlık vardı bu tayların zihnimdeki yarışında sonra gürültüye dönüştü bu koşuşturma, gürültü azgınlığa ve ben başka bir adama dönüştüm bütün bunlar olup biterken içimde. Kalın kitapları çektim raftan; Dostoyevski düştü, pişmanlıktı. Bir sağanakla Marquez birikti yerde. 51 yıl kolay değil. Öteki' nin verdiği adrese geldi kör adam. Ardına düşürdüğü çok ayaklı on binlerce Gregor sardı tüm salonu. Korktum da. Elim ister istemez kokusuz ilaçlara gitti. Derken başında saçaklarla Aytmatov bitiverdi sıcak kum gibi akarak. Ve vahşi bir kurt çıktı içimden, bu Hasse' nin Step Kurdu'ydu. Elinde silgisi başımdan başlayarak sildi durdu Eco. Bütün bu kalabalığın arasında sakin bir ses çınlayıp durdu kulağımda. Akarsularla derince yarılmış geniş ve ferah bir vadi tabanına dik yarları, uçurumları, nergisli patikaları geçip bu sesin kılavuzluğunda vardım. Varınca ben- ben dediğim hangi bendi ya da hangi benlerden mürekkepti bilmiyorum- ve yazı ve yazgım baş başa kaldık.