Uzun lafın kısası, yavaş yavaş her şeyden kopma­ya başladı...
Judit
Aşk
Tıpta hastalıkları iki gruba ayırır doktorlar; akut ve kronik diye. Akut hastalıklar ani başlar ve riski yüksektir. Kronik hastalıklar yavaş başlar, sonra da uzar gider. Aşk akut bir hastalıktır. Ani başlar ve çok gürültülü seyreder. Tansiyon yükselir, kalp hızlanır, nefes alış verişler sıklaşır, yanaklar pembeleşir, vücut ısınır. Böyle akut bir duruma insanoğlu bir ömür nasıl dayansın? Böyle bir heyecan yıllar boyunca sürecek olsa, kalbimiz ne çok zarar görürdü bundan. İnsan, her duruma uyacak şekilde yaratılmıştır. Yani uzun lafın kısası zamanla beden ve ruh buna uyum sağlar ve aşık olunan kişi karşısında duyulan eski heyecanlar yavaş yavaş kaybolur. Ve aşk kronikleşir... Kronikleşince de aşk olmaktan çıkar sevgiye, güvene, huzura ve alışkanlığa dönüşür. Mutluluk da akut bir durumdur. Bir ömür boyu mutlu olamaz insanlar. Mutluluk bir kuştur, insanların omzunda bir konar, bir kalkar.
Sayfa 79
Reklam
Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikardı. Ama herkesin bildiği gibi hayat yaşamaya değmez. Aslında doğal olarak başka kadınlar ve başka erkekler yaşamaya devam edeceklerine üstelik bu binlerce yıl böyle sürüp gideceğine göre ha otuz yaşında ölmüşsün ha yetmiş, bir önemi olmadığını biliyordum. Uzun lafın kısası; bu, gün gibi ortada. Ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben olacaktım.
Sayfa 102Kitabı okudu
Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez... Uzun lafın kısası; bu, gün gibi ortada. Ha bu gün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben olacaktım.
Sayfa 102Kitabı okudu
"Bazen sıkıntılarımdan daha güçlü oldum. Bazen sıkıntılarım, uzun lafın kısası, beni yere serdi. Onlara üst üste darbeler in­dirdiğim zamanlar da oldu, hepsinin üzerime geldiği zaman­lar da ...
Sayfa 325 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Tanrı dünyaya müdahale etmiyordu. Bizi bizimle baş başa bırakmıştı. Bize mesajını vermiş, ona ulaşmak için izlememiz gereken yolu göstermişti. Günahlara karşı direnmek, karanlıktan kurtulmak elimizdeydi. Uzun lafın kısası başımızın çaresine bakmalıydık. Bu bizim güçlülüğümüz, yüce gönüllülüğümüzdü; bir tür "birlikte yaratmak"tı.
Sayfa 256Kitabı okudu
Reklam
"Eh, ne yapalım, o halde öleceğim." Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez. Aslında, doğal olarak başka kadınlar ve başka erkekler yaşamaya devam edeceklerine, üstelik bu binlerce yıl böyle sürüp gideceğine göre, ha otuz yaşında ölmüşsün ha yetmiş; bir önemi olmadığını biliyordum. Uzun lafın kısası; bu, gün gibi ortada. Ha bugün olmuş ha yirmi yıl sonra, neticede ölen yine ben olacaktım. Bu noktada, akıl yürütmemde beni biraz huzursuz eden, yirmi yıl daha yaşamak fikrinin kalbimi dehşetli bir hop ettirmesiydi.
Sayfa 102Kitabı okudu
"Uzun lâfın kısası ateşle barut yan yana durmazdı."
Sayfa 107 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Kendimizin farkına vardığımız günden itibaren hepimiz,önemli,sevilen ve sayılan insan olmak isteriz.Bu,vazgeçemediğimiz,içgüdüsel bir tutkudur.Bu tutkuyu doyuramadığımız sürece mutsuz oluruz.Hayatımız boş ve anlamsız olur.Yaşama bağlılığımız giderek azalır.Uzun lafın kısası küseriz.Bütün sağlıklı insanlar bununla başaçıkmanın bir yolunu arar.Kimileri bu doyumu iş ve mesleki başarıda,kimileri aşkta,kimileri sanatta ya da ailesinde, çocuklarında,evinde,kimileri bilimde ya da yardım kuruluşlarında bulur.Hepsinde amaç aynıdır.İyi-önemli-başarılı-sevilen ve sayılan olmak.Din kitapları dahil bütün kitaplar bizi buna zorlar.Şizofreni hastası da bir insandır.Ve hepimizde olduğu gibi onun içi de bu tutkuyla doludur ancak bunu başaramaz.Bütün gayretine rağmen,zekası,yetenekleri,okullardaki yüksek başarısına rağmen toplumun onu bir türlü içine almadığını,kabul etmediğini görür.Bu yüzden başkalarını suçlar.Halbuki bu,başkalarının suçu değildir.İlişki kuramayan bizzat kendisidir.Zekidir,başarılıdır,yeteneklidir,çalışkandır,bilgilidir ve iyidir ancak bunu insanlarla paylaşmayı,başkalarıyla duygusal alışverişi beceremez.Çevresindeki insanlar çabuk sıkılır ondan.Bir robotla,yani duyguları olmayan ama her şeyi bilen bir robotla ne kadar arkadaşlık edilebilirse,onlarla da ancak o kadar ilişki kurulabilir.
Reklam
Dünyalar yıkıldı sandım. Çiçekler güzel kokmuyor olmalı. Meyveler çürümüş, kuzular doğmuyor, insanlar konuşmuyor… İnsanlardan ne farkım olabilir? Malum sebepler, malum neticeler: İşi rakıya vurduk. Bir aralık bu yeni keşifle kurtulduğumu sandım. Yıkılmak üzereydim. Asabım bozulmuştu. Uzun lafın kısası, kalktık. Ver elini doğduğumuz memleket, dedik. Gittik. Orada sevgilime göndermediğim iki mektup yazdım. Bunları size vereyim, evde okursunuz. Hem onlar sizde kaldın.
Bay Golyadkin insanların kirli çizmelerini sildiği bir paçavra olmayı kaldıramazdı. Özellikle böyle bir durumda hiç kaldıramazdı. Kahramanımız, son maruz kaldığı aşağılanma olmasaydı belki bağrına taş basabilir, sessiz kalabilir, durumu kabullenip bu kadar ısrarlı karşı koymazdı; tartışır, biraz söylenir, haklı olduğunu kanıtlar, sonra biraz
Uzun lafın kısası, şansı kendisine ne getirdiyse ve emeği ne verdiyse onunla yetinmelidir.
Bir ağaca bakan iki kişiden biri baharın gelmekte olduğunu hissederken başka biri yapraklarının güneşi kestiğinden şikayet edebilir. Uzun lafın kısası, hangi dilde söylenirse söylensin bu gerçek hiç değişmez. Aslında hayat, biz ona nasıl bakıyorsak öyledir.
Adeta boş bir insan olmaktan hep ürkmüşümdür, yani var olmak için ciddi hiçbir nedenimin olmamasından. Şimdiyse, olgular karşısında artık kişisel hiçliğimden hiç kuşku duymaz olmuştum. Amiyane alışkanlıklara sahip olduğum yerden fazlasıyla farklı olan bu ortamda , sanki anında eriyip gitmiştim. Uzun lafın kısası, neredeyse artık varolmamak üzere olduğumu hissediyordum. Gerçekten de, farkına varmaktaydım ki, alışık olduğum şeylerden bana söz edilmez olduğu andan itibaren, artık hiçbir şey beni karşı konulmaz bir tür sıkıntıya kapılmaktan, yavan, korkunç bir ruhi felaket haline gömülmekten alıkoyamıyordu. Tiksinç bir şey.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.