"Ben sizin ne celladınız, ne yargıcınızım ne de sizi suçlayabilirim. Uzun zamandır içinizde bulunduğunuz o küçük, iyi, dürüst Johann' ı bulmanıza yardımcı olmak isterim sadece."
Sayfa 57 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Hiç kimse dışarıdan görüldüğü gibi değildir ve bir insanı tanımak yıllar alır. Hatta uzun zamandır tanıdığınız, dost olduğunuz biri, bir an gelir, öyle bir iş yapar, öyle bir söz söyler ki; parmağınız ağzınızda kalır ve "Vay be, ben bu adamı tanıyamamışım demek ki" dersiniz.
Sayfa 44
“O”
“ Ayrıca en çok şuna üzülüyorum: İnsanlar yanınıza gelip “iyi misin?” Diyorlar, değil mi? “İyiyim.” demek beni çok üzüyor. Çünkü iyi değilim. Uzun zamandır iyi değilim. Çünkü sen ve ben sadece birbirimize “kötüyüm.” Diyebiliriz. Dünyadaki herkes “iyi misin?” Sorarken, ben sadece onun sormasını isterim. Çünkü ben sadece ona “kötüyüm.” diyebilirim . Neredeysen gel. Çünkü çok kötüyüm.
Samle Çağla yazdı... EFELYA "Ben ki sevdaların öksüz çocuğu aşk dediğin kehribar bir hüzün boncuğu " Geçen yılın ses getiren kitaplarından, Mehmet Binboğa 'nın, klasikle popüler olanı harmanladığı Efelya adlı romanı 407 sayfadan oluşuyor. Mühür Yayınlarından çıkan roman, gerek kapak dizaynı gerekse şekil bakımından oldukça albenili... Kitabın arka kapağında, şair ve denemeci Barış Erdoğan'ın etkili de bir tanıtım yazısı var. Kitabın bir çırpıda okunmasının altında, akıcı bir dille yazılmış olması kadar, yazarın edebiyat tahsili yapmış olmasının, dolayısıyla dile hakimiyetinin de etkisi var. Binboğa, öğretmenlik mesleğinin verdiği açık seçik anlatımla, görece uzun paragraflarda bile okuru yormuyor. Yazarın eğitimci kimliği, gerek metinde dikkat ettiği yazım ve imla kuralları gerekse paragraf oluşturmadaki dikkati, genç yazarlara ders niteliğinde. Kısacası Efelya romanı için, güncelle klasik olanın kucaklaştığı, neo-klasik bir roman diyebiliriz. Ekşi Sözlük'te bir okur, "İnsana anadilini sevdiren bir roman Efelya..." demiş. Ne kadar isabetli bir değerlendirme... Yüzlerce halk söylemi, aforizma tadında cümle var kitapta. Çok keyif aldım okurken. Nitelikli her okurun kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap Efelya. Çünkü bu roman, son 20-30 yıllık hayatımızın, teknolojiyle iç içe geçmiş ilişkilerin, değişen değer yargılarının başarılı bir aynası... Bu kitapla bana büyülü dünyalar araladığınız için, teşekkürler Mehmet Hocam, elleriniz dert görmesin. Ne zamandır, bitmesine üzüldüğüm bir roman okumamıştım. Samle Çağla
Uzun zamandır bir televizyon kanalı açıp da izleyemiyorum artık. Mesele sadece kötü içerikler değil. İnsan bazen ekrana boş da bakar. En kötü evi silip süpürürken, toz alırken, yemek hazırlarken, ortalığı toplarken evde bir ses olsun diye bile açmak isteyebilirsin televizyonu. Ben artık bunu katiyen yapmıyorum. Kararım net ve kesin. Önceleri hiç sorun yoktu ama çok sonra fark ettim ki birkaç saat için bile olsa dinlediğim boş şeyler, aslında hiç de boş değil ve günün sonunda beni fazlasıyla etkiliyor. Hangi kanalı açsam biri diğerine bağırıyor, küçükler büyüklere saygısızlık ediyor, büyükler küçükleri aşağılıyor, insanlar birbirlerine hakaret ediyor, hatta bazen zayıf taraflarından vuruyor, kilosuyla ya da boyuyla yeriyor, tehdit ediyor. Ağzımızdan sadece öfke ve nefret dökülüyor. Yıkıcı ve yokedici söylemler içindeyiz hep.
Sayfa 64
"Kocaman bir boşluk. Sızlayan bir boşluk. Sanki gözlerimin arkasında uzun zamandır unuttuğum çok üzücü sahneler oynuyor ve ben içime içime ağlıyorum..."
"Bu çok uzun zamandır, annemi kaybettiğimden beri yaşayamadığım bir duygu. Takımdakileri çok seviyorum ama aynı şey değil. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Hayatında sadece benim için ayırdığın bir yer varmış gibi hissediyorum; kimseyle paylaşmak zorunda kalmadığım, karşılığında benden hiçbir şey beklemediğin bir yer. Bunun ne kadar harika bir duygu olduğunu biliyor musun? Seni tanıdığım için dünyanın en şanslı insanlarından biriyim ben. Çünkü sen çok daha iyi biri olmak istememi sağlıyorsun."
Sayfa 383 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Danii onu tamamen boşalttığı zaman, ilk defa birlikte olduk- ları gece yaptıkları gibi soluk soluğa, sırtüstü uzandılar. Bu sefer Murdoch artık uzanıp elini tutabiliyordu. Biraz önce geçirdikleri her anı hatırlamak Murdoch'un tekrar tahrik olmasına neden oldu. Üzerine doğru kalkınca Daniela'run gözleri kısıldı ve dudakları kıvrıldı.
Sayfa 317
Düşman sizin kendi kederli kalbinizdir, saldırdığında hedefi şaşmaz
Bana ne olduğunu, beni yiyip bitiren ve yok etmeye çalışan şeyi biliyordum. ‘Suikastçı Keder’. Bu pusuda yatıp bekleyen ve aniden, acımasız bir şekilde saldıran bir kederdi. Artık suikastçı kederin yıllarca saklanıp birdenbire ortada neden yokken en mutlu gününüzde ortaya çıkabileceğini biliyorum.. içimde ilerleyen karanlık hissi, uzun zamandır görmezden geldiğim acının içimde kabarışını anlamıyordum. Ben de bunu anlamadığımdan acıyla, üzüntüyle nasıl mücadele edersek onunla da mücadeleye giriştim. Fakat ne yaparsanız yapın suikastçı kederle savaşamaz, onu alt edemezsiniz. Düşman sizi adım adım takip eder ve sizden önce her hareketinizi bilir. Düşman sizin kendi kederli kalbinizdir, saldırdığında hedefi şaşmaz.
Sayfa 753
Oysa çok iyi biliyorsun, ben uzun zamandır, dışarıdan durgun görünen devinimlerle hep sana akıyorum..
Sayfa 101Kitabı okudu
Ben bir insanı anlamanın zor olduğunu söylüyorum. Hiç kimse dışarıdan göründüğü gibi değildir ve bir insanı tanımak yıllar alır. Hatta uzun zamandır tanıdığınız, dost olduğunuz biri, bir an gelir, öyle bir iş yapar, öyle bir söz söyler ki; parmağınız ağzınızda kalır ve "Vay be, ben bu adamı tanıyamamışım demek ki" dersiniz.
Sayfa 44
Aile, aile, aile...
Aile... aile... aile... Ne kadar modernleşirsek modernleşelim, fark etmiyor. Biz, bu coğrafyanın kadınları, hep aynı parçalanışı ve kafa karışıklığını yaşıyoruz. Hür olacağız, evet, fakat aileye sadakat bizim elimizi, kolumuzu hep sımsıkı bağlayacak. Bu yüzden müsavi olamıyoruz erkeklerle." “Hiç de değil. Ben doğduğumda, çok uzun zamandır erkeklerle eşit yasal haklara sahiptik. Cinselliğimizi de idrak etmiştik, çok şükür. En azından bizler, büyük şehirlerde ve batı bölgelerinde yaşayan kadınlar, eğitimli, özgür ve eşittik.” “Her şey mükemmelse, neye başkaldırıyordu o bahsini ettiğin Gezi'deki çocuklar?" Her şey mükemmel değil. Kazanılmış haklarımızı kaybetmekten, daha da ileri evrensel haklara ulaşmaktan vazgeçip geriye dönmekten, ilkel bir Ortadoğu ülkesine dönüş- mekten korkuyoruz." "Tekmil haklarımızı aldık, demedin miydi? "Haklarımız var ama giderek kâğıt üzerinde kalıyor. Adalet sistemi darmaduman, eğitim sistemimi altüst oldu. Sanat çok geri plana itildi. Tiyatrolarımız kapanıyor. İstanbul'daki opera çoktan kapandı bile. Kadına evinde oturup çocuk doğurması ve sadece çocuğuna bakması için müthiş bir teşvik var. Kadınların lehine öyle yasalar çıkıyor ki, artık..
Sayfa 235 - EverestKitabı okudu
Ben banyoya gidip iki hap daha içtim. Oturup yazmaya başladım ve uzun zamandır ilk defa kelimeleri kolaylıkla kâğıda döktüm. Tıpkı eski günlerdeki gibi etrafımdaki her şeyi unuttum, kendimi iyi hissetmemin nedeninin banyoda bir şişenin içinde bulunduğunu dahi.
Sayfa 91
Oh evet kesinlikle güzel bir teşekkürü hak ediyor. Üzerimdekileri çıkanp çarşafın üzerine uzanıyorum. Masada yüzümü koyabileceğim bir boşluk var ellerim kollarım sabit yatıyorum gözlerim kapalı bedenim uzun zamandır olmadığı kadar gevşek. Sadece kollanm ve bacaklarım lütfen baldırlanma gerek yok. Elbette. Bir CD çalıyor ve başlıyoruz. Elleri bir
Sayfa 142
Berduşun hayata tutunmasının sebebi yaşanacağını umduğu şeylerdir. Ben de aynı sebepten tutunuyorum hayata ama artık o kadar uzun zamandır tutunuyorum ki daha fazla tutunacak gücüm kalmadı. Yakında bırakmam gerekecek. Bir uçurumun kenarında asılı kalmışım gibi, bunun gibi bir şey; fazla uzun zamandır tutunuyorum, uçurumun tepesini parmaklarımla kavramışım, kendimi yukarı çekemiyorum, parmaklarım gitgide yoruluyor, acıyıp sızlamaya başlıyor, o yüzden er geç bırakmak zorunda kalacağımı biliyorum. Yardım istemeye cesaretim yok, bir bunu yapmaya cesaretim yok, o yüzden uçurumun kenarından sarkmayı sürdürüyorum, sarkarken de ayağımla kenara ufak ufak vuruyorum, çaresizce basabileceğim bir çıkıntı arıyorum ama burası bir geminin kenarı gibi sarp ve pürüzsüz, tek bir basamak dahi yok. Yakında bırakmak zorunda kalacağım. Ne kadar uzun süre tutunursam bırakmak zorunda kalacağımdan o kadar emin oluyorum; o yüzden her saat, her gün, her gece, her hafta giderek daha çok ve daha çok korkuyorum.