Uzun Alıntı

Uzun Alıntı
@uzun_alinti
Dünyada, makamında gözüm kalmadı. Uhrevi kariyere devam. İnşallah paylasimlarimi okursunuz, Çünkü beraber faydalanalim diye buradayım. Paylaştığım öncelikli kitaplarım vardır. İyi okumalar. ~PDF~. ikrayayin.com
Er rahmanir rahîm:3 “Allah, rahman ve rahimdir.” Allah bütün mahlûkata karşı merhametlidir. Aynı şekilde mü’minlere, iman edenlere, salih amel işleyenlere özel olarak rahmetiyle muamele eder, onları rahmetinin içine alır. Rahman ve rahim demek; zatında rahmet sahibi, sıfatlarında, isimlerinde, fiillerinde, işinde merhamet sahibi demektir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’e baktığımızda Allah onun için ayet-i kerimede; “o, size çok düşkündür, haristir. Sizin herhangi bir sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Bir de o, mü’minlere karşı rauf ve rahimdir”4 buyurur. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bütün ümmeti için böyledir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz bütün insanlığa karşı onların sıkıntıya uğramasına dayanamaz, tahammül edemez. Herkesin iman etmesini, cennete gitmesini ister. Zaten bütün çabası, gayreti de bu yöndedir; ama bütün insanlara karşı rauf ve rahim davranmaz. Bütün insanlar için ne gerekiyorsa yapar; ama sadece mü’minlere karşı rauf ve rahimdir. Allah Rauf ve Rahim ismini bir tek Resulullah (s.a.v.) Efendimiz için kullanmıştır. Allah başka bir ayet-i kerimede; Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn:5 “Biz seni sadece ve sadece âlemlere rahmet olasın diye gönderdik” buyurur. Allah, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i âlemlere rahmet olarak göndermiştir, o da âlemlere rahmet olmuştur. “Er rahmanir rahîm” deyip baktığımızda Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in üstünde Allah’ın rahmetini, rauf ve rahimliğini en kâmil manada görürüz.
Sayfa 363 - Tevbe /128Kitabı okuyor
Reklam
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz hamdını en kâmil manada hayatıyla ortaya koymuştur. Aynı şekilde Allah da onu övmüştür; çünkü Ahmed, Muhammed, Mahmut demek övülmüş, övülmeye layık demektir. Makam-ı Mahmud; övülmüş makam demektir. Livâ-i hamd; hamde layık sancak demek, hamde layık olanların Kıyamet günü altında toplandığı sancak demektir. Sancak övülmüşse orda bulunanlar da övülmüştür. Dolayısıyla hamd edemeyenler, Allah’ın kendisini övmediği kimseler o sancağın altında toplanamaz, bulunamaz; çünkü sancağın adı hamd sancağıdır.
Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Taif’te taşlandıktan sonra ne buyurmuştu? “Ya rabbi! Eğer sen bana küsmediysen, darılmadıysan, bana gazap etmediysen onların beni taşlaması önemli değil, ben buna aldırmam. Benim derdim sensin. Yeter ki sen bana küsme, darılma, gazap etme. Taşlansam da bu önemli değil” buyurmuştu. “Ya rabbi! Neden bunu böyle yapıyorsun, ben insanları sana imana davet ediyorum, böyle olmasaydı olmaz mıydı” demedi. Aynı şekilde geceleri ayağı şişinceye kadar namaz kılardı. Hz. Aişe (r.a.) annemiz; - Ya Resulullah! Allah, Kur’an’da senin gelmiş ve geçmiş bütün günahlarını affettiğini müjdelemiştir. Neden kendine bu kadar eziyet ediyorsun, kendine bu kadar eziyet etmezsen olmaz mı, diye sormuştu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) Efendimiz; -Evet, doğrudur ama ben rabbime şükreden, hamd eden bir kul olmayayım mı,2 diye cevap vermişti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
El hamdu lillâhi rabbil âlemin:1 “Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah içindir.” Övme ve övülme âlemlerin rabbi olan Allah içindir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Allah’a en kâmil manada hamd edendir. Hamd, şükrü de içinde barındırır; çünkü hamd, şükrü de gerektirir. Bir şeyi beğendiğimizde, övdüğümüzde o şey teşekküre de layık olmuş olur. Bize gelen bir ikram olursa o, şükre de teşekküre de layık olur. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in her hali Allah’a hamddır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Allah’ı nasıl överdi? -Hayatıyla överdi, Allah’ın isimlerini, Allah’ın Rahman, Rahim ve Rauf ismini en kâmil manada üzerinde göstererek överdi. Allah’a hiçbir şekilde itiraz etmezdi, her halükârda tam bir teslimiyet halindeydi. Taif’te taşlanırken bile Allah’a itiraz etmedi. Hiç kimse “Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şurada Allah’a itiraz etti” demez, diyemez.
11.BÖLÜM
Kur’an’ı en kâmil manada sünnetle, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in hayatıyla anlarız; çünkü o canlı Kur’an’dır, Kur’an’ı en iyi bilen, en kâmil manada yaşayandır. Bir fiil ki, bir hal ki, bir amel ki Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’in sünnetine uymuyorsa o batıldır, bidattir. Dolayısıyla o fiil, hal, amel Kur’an’a, Allah’ın muradına da uymuyor demektir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz canlı Kur’an’sa bu durumda onu Kur’an ile tanımak gerekir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i en kısa yoldan, en öz manada Kur’an’ın özü olan Fatiha ile tanıyabiliriz. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i karşımıza koyup, onu Fatiha ile anlamaya, tanımaya çalışmalıyız. Allah’ı, Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’i hayali bir şekilde değil, “belki şöyledir, belki böyledir” demekle değil en kâmil manada Kur’an ile tanımak gerekir. Aynı şekilde kendimizi de Resulullah (s.a.v.) Efendimiz’le kıyaslamamız gerekir; yani aynaya bakıp “acaba ona ne kadar benziyoruz, ona ne kadar iman etmişiz, onunla ne kadar birlikte olmuşuz, ona ne kadar uymuşuz” dememiz gerekir.
Reklam
Reklam
3.895 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.