407 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 4 days
Mantık Al-Tayr - F. ATTAR /Ömrüm beklemekle geçti.
Rahman ve Rahim Tanrı Adıyla... Böyle başlıyor eser. Ve ben de böyle başlamak istedim incelememe. Zira işlerin en hayırlısı O'nun adıyla başlananlar. En başta da okumak... Son yıllarda sahaftan kitap almaya merak sardım. Bu kitap da öyle buluştu kitaplığımla. Ve fark ettim ki içinde bir adet kurutulmuş çiçek... Kim bilir ne duygularla
Mantık Al-Tayr
Mantık Al-TayrFeridüddin Attar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20194,830 okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
Deruni Miras İle Kazanılmış Bir Hissiyat
Deruni Miras İle Kazanılmış Bir Hissiyat ❈❈❈ İslâm, Uzak Doğu ve Batı düşünce sistemlerini yakından ve derinlemesine inceleyen Japon Bilim insanı Toshihiko İzutsu (1914-1993); Japon Keio Üniversitesi, Kanada McGill Üniversitesi öğretim görevliliği ve Tahran İmparatorluk Felsefe Akademisi üyesidir. Dillerin girift ve karmaşık
İslam Mistik Düşüncesi Üzerine Makaleler
İslam Mistik Düşüncesi Üzerine MakalelerToshihiko Izutsu · Anka Yayınları · 200212 okunma
Reklam
207 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 40 days
A’mâk-ı Hayal (Hayalin Derinlikleri)
Âmâk-ı Hayal kitabına geçmeden önce biraz Filibeli Ahmet Hilmi'nin kendisinden bahsetmek istiyorum. Filibeli Ahmet Hilmi nâmıdiğer şehbenderzâde olarak da bilinen yazara babasının konsolos olmasından -şehbender konsolos - bu ön ada sahip Hilmi Bey ailesini de eğitimli olması ile çok iyi bir eğitim almış. Galatatasaray Lisesini o zamanki adıyla
A'mak-ı Hayal
A'mak-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Kurtuba Kitap · 201116.9k okunma
Ken'an er-Rifâî şöyle der, Bahr-i vahdet (birlik denizi) kaplamıştır kaffe-i mahluka (bütün mahluklar) bak Birliği görmek dilersen cümle-i mevcuda (bütün varlıklar) bak înd-i Sâni'de (Yaratanın katında) bütün mahluk bir tek noktadır Kâinâtın cümlesi bu noktada bir nüktedir (bir sözdeki bir incelik) Noktadan aşk zav-ı şems-âsâ (güneş ışığı gibi) edip kendin ayan (belli) Maksad-ı tekvîn-i âlem (âlemin yaradılış sebebi) aşk imiş oldu beyân * Bakmasını bilen için zerrede ummanı seyretmek mümkündür. Zîrâ resmin mânâsı ancak ressamı tanımakla idrâk edilebilir. Aslında her varlık Allah'ın sonsuz tecellîlerine örnektir. Görene... Köre ne?
Sayfa 9 - NEFES YAYINLARI ☪ 2010 Ekim - İSTANBULKitabı okudu
" ~Hz. Hüseyin'in Hayatından Mesajlar~ 1- Hz. Ali gibi istikameti hayatının esası kılmak istiyorsan, Rabbin ile irtibatını çok güçlü tutmalısın. İhsan şuurunu kuşanmalı, ihlas üzere yaşamalı; Allah’tan gayri ne varsa hepsini yüreğinden silip atmalısın. Tevhidi istenilen oranda hayatına hakim kılmalısın ki, savrulmadan yürüyebilesin. 2-
Sayfa 345Kitabı okudu
"İmanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var." Esmâ-i İlâhiye: Allah'ın isimleri. Vahdet: Allah'ın birliği.Teklik. İttifak rabıtaları: Bir arada olma vesileleri Uhuvvet münasebetleri: Kardeşlik {Allah için dostluk } ilişkileri.
Reklam
Aynı anda Sufî, hem Şeriatın ötesinde bilginin daha dış bir biçimini idrak eder hem de İsm-i İlâhî'nin tefekkürü ve zikri vasıtasıyla iç Hakikat ile birlik arar. Ulaşan kişi Allah'a doğru ve Allah'da yolculuktan sonra Allah ile bilen kişidir. Arayışın hedefi, nefsi aradan çıkarmak ve Hakk'ın, kendisi vasıtasıyla kendini bilmesine araç olmaktır. Ferîdüddin Attar'ın dediği gibi: "Hacı, hac yolculuğu ve Yol, benlikten Benliğe bir seyahatten başka bir şey değildir." Tasavvufun hedefi, manevî hakikatlerin doğrudan müşahedesinde, kişinin bütün varlığı ile, kesreti vahdet içinde cem etmektir; yani benliğin bütün yönlerinin bir merkez içinde birleştirilmesiyle aynı anda, varoluşu aşan niteliksel birliği bilme noktasına ulaşmaktır. Yolculuk, kişinin içinde boğulduğu maddî dünyadan çekilmesi ile başlar. 'Birlikte çokluk'tan 'çoklukta birlik'e gitmek için kişi önce nefsini öldürmelidir; bu, biyolojik bir ölümden çok manevî bir ölümdür, burada nefis ölür ve ölerek dönüştürülür, daha sonra bu maddî aleme geri döner. Bu anda nefsin çokluğu (duyusal ve psişik güçler) ortadan kalkar ve Birliğin ruyeti, boşalmış nefsi doldurur. Bu ise Allah, Vahdaniyetinde (oneness) görülünce olur. Sonra kesret bilincine dönüldüğünde Ruh bütün nesnelere döner.
Sayfa 14 - İz Yayıncılık, 2006Kitabı okudu
Dinî kaynaklara göre, İbrahim veya Abraham, Vahdet-i İlahiye yani Tek veya Tanrı'nın Birliği kavramını ortaya atan ilk mürşit, ilk peygamberdir. İbrahim'den sonra kabilenin başına oğlu İshak geçmiş, İshak'tan sonra da, İsrail adını alan Yakup (Jacob) başa geçmiştir ki, Yakup'la birlikte İbraniler, Beni İsrail, yani İsrailoğulları veya İsrail kavmi adını almıştır. Yakub'un 12 oğlu vardı ve bunlar İsrailoğullarının 12 kabilesini teşkil etmişlerdir. İbrahim'in Kenan diyarında bulunduğu bir sırada yaptığı bir kahramanlık üzerine, Tevrat'ın efsanesine göre, Allah bir gece rüyasında İbrahim'e görünmüş ve "Mısır Nehri'nden ta büyük nehir olan Fırat'a kadar Kenanîler, Keniziler, Kadmoniler, Hetiler, Feriziler, Refailer, Amoniler, Girgaziler ve Jebusilerin memleketini senin nesline veriyorum..." diyerek Nil'den Fırat'a kadar olan toprakları İsrailoğullarına bahsetmiştir.
Sayfa 19 - Kronik Kitap 7. BaskıKitabı okudu
Yok canım
Soru: Vahdet-i vücud düşüncesi nasıldır? Mevlânâ Celalu'd-Din-i Rumî Hazretleri "Ney"e üfürmüş müdür?Yoksa şimdiki Mevlevilerin yaptıkları uydurma mıdır? Cevap: Vahdet-i vücud; mâneviyat erbabının, seyr-i sülûk sırasında, taayyün mertebesine geçiş anında çok nuranî bir hâlin gözleri kamaştırması üzerine hiçbir şeyi ve hatta kendi nefsini bile göremeyecek duruma gelmesi üzerine söyledikleri ve tashihe muhtaç bir sözdür. Bu söz mânevî bir sarhoşluğun tesiri ile söylenmiş olduğu için sahibi mazur bulunmaktadır. Ayık olanların bunu sarf etmesi yanlış ve tehlikelidir. Cenâb-ı Hak, vâcibü'l vücud'tur. Kâinat ise mümkinü'l-vücud'tur. Varlığı vacib olan Allah ile, olması ile olmaması müsavi bulunan kâinat nasıl bir olabilir. İmam Rabbânî Hazretleri "Vahdet-i vücud değil, vahdet-i şühud vardır" diyor. Allah'ın varlığı kâinatla birleşmiş olmamakta, görüşbirliği olmaktadır. Yani o kimse, gözünün kamaşması sebebiyle, Allah'ın varlığından başka birşey kalmamış sanmakta ve görüşteki birliği vücutta birlikmiş gibi his galatına düşmektedir. Elmalılı M. Hamdi Yazır (merhum) Hak Dini Kur'ân Dili adı tefsirinin 8. cildinde ve sûre-i İhlâs'in tefsiri sırasında şöyle demektedir: "Vahdetçilik diye mümkinattan ibaret olan âlemi, vâcibül-vücud görmek isteyen panteistlerin küfr-u ilhadına düşmekten sakınmaldır. Mümkinât vücuda gelmek için illete muhtaçtır. Varlığı kendisinden olmayan şeyler, haddi zatında kendine kalınca yok demektir".
Sayfa 213Kitabı okudu
58 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.