Tabii ki Sultan Vahdettin “hâin” değildir. Çünkü,
1- Mustafa Kemal’e para ve gemi vererek Anadolu’ya çıkmasını o sağladı.
2- Sürgünde yolculukla cebelleşirken bile Atatürk ve cumhuriyet aleyhine tek kelîme etmedi, edenleri de huzûrundan kovdu.
3- Sürgüne giderken hazîneden istediğini alabilecek durumda olmasına rağmen hakkı olmayan tek kuruşa el uzatmadı, hattâ okumak için aldığı kıymetli kitapları makbuz mukabili iâde ettikten sonra vatândan ayrıldı.
4- Son nefesini verinceye kadar vatânla irtibâtını sürdürdü. Seveni çoktu, isteseydi bir isyân başlatabilir, genç cumhuriyeti en azından zor durumda bırakabilirdi. İngilizlerin bu konuda el altından teşvikleri bile olmuştu; ama kışkırtmalara kapılmadı, vatânın selâmeti, cumhuriyetin muvaffakiyeti için duâ etmekle yetindi.
5- Vatândan ayrıldığı zamân padişahlığını kaybetse bile “halîfe” kimliğini koruyordu. İsteseydi İslâm dünyâsından her türlü yardımı alabilirdi. İstemedi, tenezzül etmedi, “halîfe” sıfatını bile kullanmadı.
O şartlarda başka nasıl “vatânsever” olunur?