Doğrusu yaşamımızın hiçbir parçası kendiliğinden bitmez. Bitmiş olanları biz bitiririz. Bir yenisine geçmek hevesiyle
Ya da eskisinden kurtulmak ümidiyle!
ŞİMŞEK ÇAKTIĞINDA KORKAN DA OLUR, AŞK İLE gökyüzünü seyreden deŞimşek denildiğinde aklına yıldırım düşen de olur, rahmetin serinliğinde şükreden de
Gökten yağan ışıkla gözleri kamaşan da olur, kalpleri yıkanan da.
Söz verince yerine getirebilmek, olmazsa olmazdır insan olmakta karar kılmışlar için. Kefilsiz inanmak, koca yürekli olmanın ilk şartı.
Eski günlerdeki kadar sıhhatli olmak, Kaf dağındaki Anka'dır ak saçlılar için. Bıyıklar terlemeden yaşama tevekkülle bakmak, ebeden genç olmanın tek yolu
Öğrenmek zorlu bir yokuştur, kendisine ne zaman yarayacağını bilemeyen öğrenciler için. Öğretmekse bir erdem ağacı.
Eve ekmek götürmek, özlenilesi bir sonuçtur; elleri nasırlı, belleri bükükler için. Terleri kurumadan hakları vermek, dosdoğru olabilmenin kanıtı.
Küçücük loşlukların peşinden koşarken, yürek dolduran aydınlıkları kaçırıyoruz.
Hiçbirimiz, anlayacak kadar dinginleşemiyoruz bir türlü. Öylesine yüzeysel yaşıyoruz ki her şeyi, kaçırdıklarımızdan haberimiz bile olmuyor. Küçük üzüntülerle, minicik sevinçler kol kola verip tüketiyorlar yaşamımızı.
Yukarıda söylediklerimiz ilk etapta zor gelebilir, gözümüzde büyüyebilir.
Böyle düşünmeyelim. Biz bir adım atalım, Yüce Allah birimizi on yapacaktır.
Biz bildiklerimizle amel edelim, Allah (cc) bilmediklerimizi öğretecektir. Biz
O’ndan korkup sakınalım, Obize bir çıkış gösterecek ve hiç ummadığımız
yerden türlü bilgilerle rızıklandıracaktır. Biz elimizden geleni ortaya koyup
O’na dayanalım; yani gerçek bir tevekkülle tevekkül edelim, O bize yete
cektir. Biz özümüz, sözümüz ve eylemlerimizle O’ndan hidayet isteyelim,
O bizi yolun en doğrusuna hidayet edecektir. Bunlar O’nun vaadleridir.
Şayet bu vaadlere karşı güvensizlik duyuyorsak; biraz değil, bayağı bayağı
modern cahiliyeden etkilenmişiz demektir. Zira modern cahiliyenin amentü
esaslarından biri; bilim dışında hiçbir şeye tam anlamıyla güvenmemektir!
Birçoğumuz farkında değiliz belki; ancak şu ânda ümmetin en ciddi sorun
larından olan “İlahi vaadlere karşı suizan”, tornasından geçtiğimiz modern
cahiliyenin eseridir. Bu sebeple çoğumuz İsviçreli bilim adamlarına, diye
tisyenlere, güzellik uzmanlarına, kıytırık gazete haberlerine vahiyden daha
çok güveniyoruz. “Çok yemek kalbe zararlıdır.” diyen İslam âlimine burun
kıvırıyor, bilim adamı söyleyince diyete başlıyoruz. “Az uyuyun.” diyenâlime dudak büküyor, kişisel gelişimci söyleyince uykumuzu düzenliyoruz. Oysa birçoğumuza sorulsa İslam âlimlerine daha çok güvenilmesi gerek
tiğini söyleriz. İnandığımızla pratiğimiz arasındaki farkın nedeni, modern
cahiliyenin üzerimizdeki olumsuz etkisidir.
Vahiyden hasıl olan ilme nebevî ilim, ilhamdan hasıl olan ilme de ledünnî ilim denir. Ledûn ilmi, gayb lambasından ışıyan latîf, saf ve cilalı bir kalbe düşen ziyâ gibidir ki Bârî-i Teala ile ruh arasında hiçbir vasıta olmaksızın elde edilir.
YAŞIYORSUNO HALDE ÖLÜME KOŞUYORSUNBütün dermanlar faydasız, Lokman Hekim çaresiz, ölüme koşmak için yaratılmışsın. Varolduğunda başlıyor Yaşıyorsun, öleceğini bildiğin halde durmadan son nefesine doğru koşuyorsun