KİTABIN TAMAMI OKUMAK ISTIYORSANIZ
Mecburiyet Kadın hâlâ derin uykuda, düzenli ve güçlü nefesler alıp veriyordu. Hafif aralanmış ağzı gülümseyecek ya da bir şeyler söyleyecek gibiydi ve yorganın altındaki genç, diri göğüsleri huzurla inip kalkıyordu. Pencerelerden içeriye yeni doğan günün ilk ışıkları vuruyordu. Fakat kış sabahının ışığı zayıftı. Karanlıkla aydınlık arası bir ışık
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Reklam
Üç aylık bebek ve güzelliğe duyulan aşk
Masaya doğru eğilmiş bulunan Suzanne gözlerini açtı, öylesine açtı ki yusyuvarlak oldu gözleri. Sanki tahtadanmış duygusu veren minicik kollarını sallamaya başladı. Hayranlık ve şaşkınlık vardı bakışlarında. Mini mini yüzündeki duygulandırıcı ve saygıdeğer alıklığı üstünde, tarif edemeyeceğim bir zekâ pırıltısının dolaştığı görülüyordu. Yaralanmış
9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
Demek anlaşılıyor ki, insan ruhunun hakikatini bilmeyen kimsenin, åhi retin ahvalini basiret üzere bilmesi mümkün değildir. Nitekim insan kendi nefsini bilmeden Allahu Teâlâ'yı bilmesi mümkün değildir. O hålde nefis må rifeti, Allahu Teâlâ'yı ve âhireti bilmenin anahtarıdır. Dinin aslı da, "Allahu Teâlâ'ya, peygamberlerine ve âhiret gününe inanmaktır." Bu sebeple nefis mârifetini öne aldık. Bununla beraber izin olmadığı için nefsin sırrı olan hållerini, vasıflarını ve aslını anlatmadık. Çünkü halkın anlayışı bunu kaldıramaz. Allahu Teâlâ'yı ve âhireti tamamıyla bilmek de buna bağlıdır. O hâlde çalış, onu talep ve mücă- hede ile bilmeye azmet. Çünkü onu bir kimseden dinlemeye kalkarsan, dinle- meye takat getiremezsin. Çünkü insanların çoğu, o sıfatları Allahu Teâlâ hak- kında dinlediler ve inanmadılar ve buna takat getiremeyip, "Bu mümkün bir şey değildir." diye inkâr ettiler. Bu Allahu Teâlâ'yı tenzih değil, ta'til (inkår) olur. O hâlde sen Allahu Teâlâ hakkında inanmadığın bir sıfata, insanlar hak- kında nasıl inanırsın. Çünkü Allah'ın o sıfatı hakkında ne Kur'ân'da, ne de hadiste açıklık vardır. Bu sebepten insanlar duyarsa, inkâr ederler. Peygam- berlere: "İnsanlara akıllarının alacağı şekilde söyleyin." buyrulmuştur. Pey- gamberin bâzısına şöyle vahiy nazil olmuştur: "Bizim sıfatlarımızdan insanla rın anlayamayacakları şeyi söyleme. Çünkü onu anlamaya takat getiremezler. Bu defa inkâr edip helâk olurlar".
Reklam
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.