Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
" Akla mağrur olma Eflatun-ı vakt olsan dahi Bir edib-i kamil gördükde tıflı mekteb ol!" ...boşuna 'alimim' diye övünüp durma da görür görmez bir arifi, bir mektep çocuğu gibi hemen dizinin dibine otur
''Şüphesiz ki nostalji nor­mal bir insani eğilim, bir iştiyaktır. Ancak, türlü türlü insanın türlü türlü tarihe dair mevcut ilgileri vakt-i zamanında bildik­leri az ya da çok yakın ama şu anda kayıp gitmiş bir geçmişe duydukları hasretin bir neticesiymiş gibi görünüyor.''
Reklam
"Medeniyet bakışı, zaman ve mekân bilinciyle bakmaktır. İçinde ibnü'l-vakt olup içinde yaşadığımız zamanın farkına varma, zamana tanıklık etme, zamanı doğru okuma, ebül-vakt olup zamanın dizginini elinde tutma, zamana önem verme, zamanın kıymetini bilme ve zamanı doğru değerlendirme, zamana kendi imanının, bakışının, yaşamının, kültürünũn, erdem ve değerlerinin rengini verme, zamana hükmetme, zaman bilincini kuşanıp iman etme, doğru işler yapma, birbirine hakkı tavsiye etme ve sabrı öğütleme demektir. Medeniyet bakışı, olaylara mekân bilinciyle yaklaşmak, oralı ve orada olarak bakmak, burada ve buralı olarak yönelmek, mekânla bütünleşerek, mekânı varlık bütününün içine yerleştirerek bakmak demektir..."
............ VAKT-İ SEHER
1 Ehl-i dil bâb-ı keremden feyz alur vakt-i seher Dilde olan 'ukde-i gam feth olur vakt-i seher 2 Sâcid olmuș cümle esmâr râki olmuş hep șecer Mürg ü vahşi aşk ile tevhid okur vakt-i seher 3 Devlet-i dâreyne nâ'il ola mı şol kimse kim Gönli bidâr olmaga bimâr olur vakt-i seher 4 Bahr-i isyâna garîkım deyu kat' itme ümid Oku Gaffar ismini hep mahv olur vakt-i seher 5 Goñle sıklet virme Sıdkî gamdan olma muztarib Müşkil-i dünyâ vü ukbâ hall olur vakt-i seher
Sayfa 145
Der-vakt-i civânî zi muhabbet çi hicâbest Bes tavr-ı aceb lazım-ı eyyâm-ı şebâbest (Gençlik çağında aşktan niçin utanmalı/Tuhaf davranışlar gençlik günlerinin gereğidir)
Dem bu dem, saat bu saat," derken, ânın hakkını verebilmeyi, ibnü'l vakt olabilmeyi vurgulamış oluyoruz.
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
bahar da gecikebilir unutmayalım böyle okuduk hayatın kitaplarından hele vakt erişsin sevda dal versin uzanacağız bir sabah çiçekli bir ağaca.
vakt, ikindi
... Yokuş aşağı akıyorsun. Güz yaprakları gibi. Hem dalındasın hayat ağacının hem de düşmeye hazırsın. Rüzgârı bekliyor gibisin. Hayatla bağların zayıflıyor. İnceldiğin yerden koptu kopacaksın. Sensizliğe alışıyor sevdiklerin. Terk ettiğin yerde o kadar da boşluk bırakmıyorsun. Daha az yer kaplıyorsun dünyada. Vakit ikindi. Kalbini kanatıyor kuru gül yaprakları. Tutunacak dal arıyor gibisin zamana karşı. Zamanın yükü ağırlaşıyor üzerinde. Gün daha kısa geliyor artık. “ yemin olsun ki ikindi vaktine, hüsrandadır insan ” Şimdi anlıyorsun. Çünkü yokuş aşağı akıyorsun. Dalından kopuyorsun. Hoyrat bir rüzgâr artık zaman. Geriye kalan ancak iman. Şimdi ikindi vakti. Secdeye koy alnını. Eğil Zamanın Sahibinin önünde. O'na konuş; dualarını fısılda. Sonsuzluğa fısılda hece hece.
Salih bir mü'min , her an kendi iç aleminden haberdar olup, istiğfar, hamd, şükür ve rıza halinin hangi seviyede olduğunu tefekkür etmelidir. Her bir uzvunda mev-cut olan sayısız nımetleri ve onların şükrünü muhasebe ederek gafletle tükettiği zamanlar için tevbekar olmalıdır. Gafletten sakınarak lüzumsuz istikbal endişelerinden kurtulmalı ve içinde bulunduğu halin ihyasıyla meşgül olmalıdır. Diğer bir ifadeyle "İbnü'l-Vakt" yani ömrünün ve hususiyle fiilen içinde yaşadığı vaktin kıymetini bilen ve onunla en güzel şekilde ahiretine hazırlık yapan kamil bir mü'min olmalıdır.
Sayfa 119 - Otto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Akla mağrur olma Eflatun-ı vakt olsan dahi Bir edib-i kâmil gördükde tıfl-ı mekteb ol!
Şair ve Müteşair arasındaki fark
Tasavvuf ıstılahında, velî, "ibn-i vakt" diye geçer; her işi vakit geçirmeden tam zamanında yapan, zamanın hâkimi ve sahibi... Bunun karşısında da "ibn-ü-z zaman" tabiri vardır ki, rüzgâr ne taraftan eserse o cihete dönen dalkavuk mânâsınadır. Şair ile "müteşair-şâirlik taslayan" arasındaki farkı anlatabildim mi?
Sayfa 8 - İBDA YayınlarıKitabı okuyor
Mü’min, ibnu’l-vakttır. İbnu’l-vakt, vaktin çocuğu demektir. Geleceği hayal ederek ve geçmişi devamlı hatırlayarak şu anı ziyan etmez.
Sayfa 51
“ Vakt erişti gibime gelir. Şu halka bir çare bulamazsak hepimizin kellesi gider. Yarın zülmü bahane ederler, öbürsü gün vergiyi, öbürsü gün sarayımızı, öbürsü gün ekmeği… Ve birikirler birikirler… Yüzbin yılın öfkesi ve de acısıyla … “
Sayfa 106 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Halk üzerine
Mahmut Han o gece sabaha kadar uyuyamadı, sarayın içinde döndü durdu ve düşündü. Ölümü ve hayatı düşünüyordu. İnsanları, şu dağlardan, ovalardan kopup gelen kalabalığı düşünüyordu. Bunlar bir erkek ve bir kadının mutluluğu için buraya toplanmışlardı. Dışardan bakınca öyle görünüyordu. Ama bunun altında çok şey vardı. İnanılmaz bir öfke vardı. Yüz bin yılın başkaldırma duygusu vardı. Şu konuşmayan, kıpırdamayan öfke... Bir delikanlıyla bir kızın sevdasını bahane eden öfke... Gittikçe zaman bozuluyor ve halk azıtıyor. Bugün benim sarayımın kapısını tutarlar kız bahanesiyle, yarın İstanbul şehrini doldurur Padişahın sarayının kapısını tutarlar başka bir bahaneyle. Vakt erişti gibime gelir. Şu halka bir çare bulamazsak hepimizin kellesi gider. Yarın zulmü bahane ederler, öbürsü gün vergiyi, öbürsü gün sarayımızı, öbürsü gün ekmeği... Ve birikirler birikirler... Yüz bin yılın öfkesi ve de acısıyla... Şimdiki gibi sessiz birikirler. Ve bu kalabalığa güç yetmez. Onlarla ordular, bir dünya kadar ordu olsa başa çıkamaz. Bunlar bir araya gelmeyegörsünler, önüne geçilemez. Bir çare, bunları bir araya getirmemek için bir çare...
Sayfa 106 - YKY, 65.baskı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.