bana hiçbir şey sorulmadı, hiçbir şey elde edemedim; ta ki bir gün canıma tak edip evden epey uzaklaşana dek. beni aramaya kimse çıkmadı. kendi başıma, yorgun ayaklarım, koca ahmaklığım ve bulutlar gibi yükselen hayal kırıklığımla eve dönebildiğimde, akşam yemeği bitmişti. aç kaldım. bir şey elde edeyim derken, yemeği bile kaçırmıştım. tabii o an gülebildiğimi söyleyemem; bakmayın şimdi de gülmüyorum. biraz gülümser gibi yapıyorum- eee, olgunluk numaraları. yoksa içim kan ağlıyor. acaba yemekte ne vardı- lokma bırakmamış kafirler.
her şeyin durduğu an. o kadar duracaktı ki dünya, varlığımı fark edemeyecektim. denizin kumuna karışıp hareketsiz kalan balıklar gibi. kendimi durduracaktım. insanların, hiç yaşamamış olduğumu farz etmeleri için. o kadar duracaktım ki, ölecektim.