Yıldızların hareketinin bir bilimi olduğu bilinmezden önce ,güneşin şu saatte ve su günde kararacağını söyleyen bir insan toplum nazarında ne kadar büyük bir mucizevi kudrete sahipmiş gibi görünürdü ?Kupaları ve diğer aletleriyle numaralar yapan bir hokkabazın ,eğer böyle şeyler artık alelumum icra edilmeseydi,bu numaraları,en azından iblisin gücüyle yaptığı düşünülürdü.Nefesini içine çekerek konuşmayı ve böylece sesinin zayıflığının,konuşma organlarının zayıf itmesinden değil ,mekânın uzaklığından kaynaklandığı intibaını yaratmayı öğrenen bir insan (böylelerine eskiden vantrilok denilirdi),çok sayıda kişiye ,onlara söyleyeceği herhangi bir şeyin Gök 'ten bir ses olduğuna inandırabilir .
İstanbul'un bütün sahaflarını dolaşıp kendime çok kullanılmamış duygular arayacağım. Sahibi ölmüş bir vantrilok bebeği gibi hep karalama kalacağım. Ama bu, zaten benim tercihim galiba. Bir saklambaç oyununda iyi gizlenmişim; yıllar geçtiği halde ebe(ler) bizi bulamıyor.
Halindeki tavrındaki bir şey bana vantrilok kuklalarını anımsatıyor. O sakin yüz gerçek benliği değil, sanırım demek istediğim bu. Nazik ses de değil, nasıl olabilir ki? Çığlıktan başka bir ses çıkarmayı nasıl başarabilir?
Bay kaskabel dünyayı dolaşırken yabancı dilleri de öğrenmekten geri kalmamıştı Ayrıca karnından konuşmayı da biliyordu bu becerisi olan kimselere vantrilok derlerdi tarihe de oldukça meraklı bir insandı napolyon'a hayrandı çok çalışkan hoşgörülü kibir nedir bilinmeyen bir yaratılışı vardı
Sessizlikle yüz yüze geldiğimizde cevap olarak kabul ettiğimizi aslında dayatırız. Biz en iyi ihtimalle vantrilok olabiliriz, geçmiş ise kuklamız. Çünk ü bir zamanlar ne -kim- olduğumuz hakkındaki o soruları ne kadar hünerle sorarsak soralım, geçmişimiz bir çocuğun kucağındaki oyuncak bebek kadar sessiz kalır.
Callahan Günlükleri, olasılıkların-kesişim-noktası olan bir barda yaşananları anlatır. Öyle ki bu barı sadece gerçekten ihtiyacı olanlar, hiç beklemedikleri bir anda bulmaktadırlar.
Callahan'ın Yeri'ne ilk gelişiniz mi? Hemen oranın müdavimleri tarafından fark edilirsiniz ve de bir derdinizin olduğu gözlerinizden çoktan okunmuştur bile.
Çok tatlı bir ismi var. Dikkat çekici. Ama içeriği hayal kırıklığı maalesef. Kaş yapayım, derken göz çıkarmış yazar bana göre. Doğru, yanlışla anlatılmaz. Konu güzel:anne babanın hayatımızdaki önemi. Ama bu bir çocuğun kendi başına bir evde yaşayarak anlatılması ne kadar doğru. Bu kitapla gördüm ki çocuklardan önce ebeveynler mutlaka kitabı okumalı. Merak edenler için bahsedeyim:
Karakterimiz bir çocuk. Kendi başına yaşıyor. Kimse anlamasın diye de evde ailesi varmış gibi davranıyor. Bunun için de vantrilok oluşundan faydalanıyor. Ona bakabilecek büyükler hesabına para yatırarak sorumluluklarını yerine getiriyorlar. Üst kat komşusu bey durumu fark ediyor ama bir etkisi olmuyor. Kitabın sonunda meğerse bunun çocuğun yazdığı bir hikâye olduğu anlaşılıyor. Anne ve babası tarafından "ceza" olarak kapatıldığı odasında yazıyor bu hikâyeyi!
Sanırsınız hepsi psikolog, antropolog, pedagog, kafadan bacaklı vantrilok. Zaten bu dünyada en kolay meslek bu. Herkes ahkam kesiyor. Öyle boşuna yıllarca tahta sıralarda dirsek çürütmenize, vernik kokan kütüphanelerin tozunu yutmanıza lüzum yok.
Sanki uçurumların üzerinde rahatça yürüyor ve yarı-hayalet yarı-insan olarak değil, bütün olarak kendi mükemmel hiçliğime giriyordum. Usta bir vantrilok gibi, nerede bağırıyorsam orada yoktum ve yine aynı yerde bütün parçalarımla sessizliğe eşit olarak vardım.
"Tanıtım yazıları daha uzun süre devam edecek ve gitgide de kötüleşecektir; bunun tek çaresi onların bir şekilde görmezden gelinmesinin yolunu bulmaktır. Fakat bunun da tek yolu karşılaştırma ölçütü olarak iş görecek düzgün bir roman eleştirisinin bir yerlerde baş göstermesi. Bir başka deyişle, roman eleştirisi üstüne uzmanlaşacak ve zırvalıkları görmezden gelecek; eleştirmenlerin, yayıncılar onların ipini oynattığında çenelerini takırdatan vantrilok kuklaları değil de eleştirmen oldukları yalnızca bir dergi bile yeter."
“Yaşam ile yazı, karşı karşıya durmuş, karnından konuşan iki vantrilok gibi. Biri sürekli ötekinin sesini bastırmaya çalışıyor. Artık hangisinin sözlerini duyduğuma emin değilim. Çıldırmak böyle bir şey olsa gerek.”
"Yaşam ile yazı, karşı karşıya durmuş, karnından konuşan iki vantrilok gibi. Biri sürekli ötekinin sesini bastırmaya çalışıyor. Artık hangisinin sözlerini duyduğuma emin değilim. Çıldırmak böyle bir şey olsa gerek."